Ters Düz - Mert Ofluoğlu - Kitap yorumu
Friday, March 18, 2016
Ne zamandır aklımdaydı bu kitap. Mert'in blogunu her gördüğümde utanıyordum aslında. Kitabı ilk çıktığın da okuyacağım demiştim ama hala okuyamamıştım. Sebebi de elimde çok fazla kitap olması bu sebeple de internetten kitap alışverişi yapmak istemememdi. Biliyorsunuz internetten yapılan alışverişler genelde tek kitapla kalmıyor. Kargo muhabbeti..
Ama geçen hafta Mert'in tekrar bloguma yorum yaptığını görünce daha fazla içime sinmedi ve kitabı aldım. Tabi yanın da 10 kitap daha aldım.
Üstelik inanılmaz da merak ediyordum. Konusunu az çok biliyordum tabi. Diğer blog arkadaşlarımın bu kitap hakkındaki yorumlarını bir çok kez okumuştum. Herkes çok güzel şeyler yazmıştı hakkın da her okuduğum da merakım bir kat daha arttı. Bende kitabı hayal kırıklığına uğramayacağımı bilerek, büyük beklentilerle okumaya başladım. Tabi yanılmadım da, özellikle kitabın yarısından sonra nasıl bittiğini anlamadım bile. Beklediğimden çok daha iyiydi.
Kitap tasarımından başlamak gerekirse kitap kapağını ilk gördüğüm de kitap içeriği ile nasıl bir bağlantısı var diye düşünmüştüm. Bir bağlantısı olduğuna emindim çünkü bu günlerde çıkan kitaplara baktığımda genelde güzel bir kız veya yakışıklı bir erkek resmi koyup satışları yarı yarıya yükselttiklerini düşünüyorlar yayın evleri belki de öyle oluyor bilmiyorum. Ters Düz de ise böyle bir kapak tasarımı olduğuna göre bir anlamı olmalıydı ve tahmin ettiğim gibi oldu.
Zaten kitapta yayınevleri'nin edebiyattan uzak, sadece ticari amaçlarla hareket ettiklerini ve edebiyat dünyasının gün geçtikçe nasıl bir duruma geldiğine de göndermeler yapılmış. Tabi baş karakter bir yazar olunca bu daha da kolay olmuş olmalı.
Kitap 30 bölümden oluşuyor. Ben bölümler arası geçişleri çok sevdim her bölümde merakım katlanarak arttı. Karakterlerin inandırıcılığı da çok yüksekti bana göre. Bu kadarı abartı dediğim yerler çok olmadı yani. Sadece bir bölümde böyle düşündüm sanırım.
Trabzon'un gerçekte olmayan Bozbalık Köyü ise tam bir cennet neleri kaçırdığımızı gözler önüne seriyor. Kitabın yarısına geldiğim de bir saat orada olabilmek için neler vermezdim diye düşünmedim değil. Özellikle büyük şehirlerin ne kadar bunaltıcı olduğunu değinip sonra Bozbalık köyünü anlatmaya başlayınca yazar orada olmayı gerçekten çok istedim.
Yöresel sözlere, yaşam tarzlarına, kültürlerine, mutfaklarına yer vermesi de her şeyi daha inandırıcı ve gerçekçi kılmış. Kalandar etkinliği bölümleri mesela çok hoştu. Simdi düşününce bir çok yörenin veya köyün buna benzer etkinlikleri vardır ya.Genelde bölge için değerli olan bir şeyin adını verirler ya o etkinliğe onun gibi.
Ece Duman 10 yaşına kadar Bozbalık Köyünde büyümüş annesi doğumda öldükten sonra babası başka bir kadınla evlenmiş. Üvey annesinin hamile olduğunu öğrenmesiyle İstanbul'daki Teyzesinin yanına taşınmış. Orada kendine yeni bir hayat kurmuş. Zamanla geçmişini unutmuş ve başarılı bir yazar olmuş. O güne kadar babasıyla hiç iletişim kurmamış. Şimdi 28 yaşında son kitabını yazıyor ve yakın bir zamanda da çıkacak. Yıllardan beri hiç iletişim kurmadığı babasının kaybolduğunu Amcasının arayıp telefonda söylemesi ile öğreniyor. Ece yıllar sonra Bozbalık Köyüne geri dönmek zorunda kalıyor ve hayatını değiştirecek kararları bu köyde alıyor. Bakalım babasını bulabilecek mi. Devamı sizde.
Son olarak kitap bittiğin de Kerem mi yoksa Burak mı diye sordum kendi kendime. Bu kitabı okuyan bir çok kişinin böyle düşünmediğini bilsem de ben Keremi daha çok sevdim. Ayakları yere daha sağlam basan, daha gerçekçi ve daha güçlü bir karakterdi bana göre. Bir hata yapmış olsa da Ece çoktan kararını vermişti zaten.
Kitapta Macera, Aşk, Gizem, Aile Dramı ve tabi yalın ve akıcı bir anlatım, kurguda iyi olunca devam kitaplarını da beklemeye başladım bile. Yakında ikinci kitabının çıkacağını da düşünürsek. Geç okumam iyi olmuş galiba çok beklemek zorun da kalmayacağım.
Bir önceki yayınım olan Kadınsız Erkekler Haruki Murakami kitap yorumuma buradan ulaşabilirsiniz.
Ama geçen hafta Mert'in tekrar bloguma yorum yaptığını görünce daha fazla içime sinmedi ve kitabı aldım. Tabi yanın da 10 kitap daha aldım.
Üstelik inanılmaz da merak ediyordum. Konusunu az çok biliyordum tabi. Diğer blog arkadaşlarımın bu kitap hakkındaki yorumlarını bir çok kez okumuştum. Herkes çok güzel şeyler yazmıştı hakkın da her okuduğum da merakım bir kat daha arttı. Bende kitabı hayal kırıklığına uğramayacağımı bilerek, büyük beklentilerle okumaya başladım. Tabi yanılmadım da, özellikle kitabın yarısından sonra nasıl bittiğini anlamadım bile. Beklediğimden çok daha iyiydi.
Kitap tasarımından başlamak gerekirse kitap kapağını ilk gördüğüm de kitap içeriği ile nasıl bir bağlantısı var diye düşünmüştüm. Bir bağlantısı olduğuna emindim çünkü bu günlerde çıkan kitaplara baktığımda genelde güzel bir kız veya yakışıklı bir erkek resmi koyup satışları yarı yarıya yükselttiklerini düşünüyorlar yayın evleri belki de öyle oluyor bilmiyorum. Ters Düz de ise böyle bir kapak tasarımı olduğuna göre bir anlamı olmalıydı ve tahmin ettiğim gibi oldu.
Zaten kitapta yayınevleri'nin edebiyattan uzak, sadece ticari amaçlarla hareket ettiklerini ve edebiyat dünyasının gün geçtikçe nasıl bir duruma geldiğine de göndermeler yapılmış. Tabi baş karakter bir yazar olunca bu daha da kolay olmuş olmalı.
Kitap 30 bölümden oluşuyor. Ben bölümler arası geçişleri çok sevdim her bölümde merakım katlanarak arttı. Karakterlerin inandırıcılığı da çok yüksekti bana göre. Bu kadarı abartı dediğim yerler çok olmadı yani. Sadece bir bölümde böyle düşündüm sanırım.
Trabzon'un gerçekte olmayan Bozbalık Köyü ise tam bir cennet neleri kaçırdığımızı gözler önüne seriyor. Kitabın yarısına geldiğim de bir saat orada olabilmek için neler vermezdim diye düşünmedim değil. Özellikle büyük şehirlerin ne kadar bunaltıcı olduğunu değinip sonra Bozbalık köyünü anlatmaya başlayınca yazar orada olmayı gerçekten çok istedim.
Yöresel sözlere, yaşam tarzlarına, kültürlerine, mutfaklarına yer vermesi de her şeyi daha inandırıcı ve gerçekçi kılmış. Kalandar etkinliği bölümleri mesela çok hoştu. Simdi düşününce bir çok yörenin veya köyün buna benzer etkinlikleri vardır ya.Genelde bölge için değerli olan bir şeyin adını verirler ya o etkinliğe onun gibi.
Ece Duman 10 yaşına kadar Bozbalık Köyünde büyümüş annesi doğumda öldükten sonra babası başka bir kadınla evlenmiş. Üvey annesinin hamile olduğunu öğrenmesiyle İstanbul'daki Teyzesinin yanına taşınmış. Orada kendine yeni bir hayat kurmuş. Zamanla geçmişini unutmuş ve başarılı bir yazar olmuş. O güne kadar babasıyla hiç iletişim kurmamış. Şimdi 28 yaşında son kitabını yazıyor ve yakın bir zamanda da çıkacak. Yıllardan beri hiç iletişim kurmadığı babasının kaybolduğunu Amcasının arayıp telefonda söylemesi ile öğreniyor. Ece yıllar sonra Bozbalık Köyüne geri dönmek zorunda kalıyor ve hayatını değiştirecek kararları bu köyde alıyor. Bakalım babasını bulabilecek mi. Devamı sizde.
Son olarak kitap bittiğin de Kerem mi yoksa Burak mı diye sordum kendi kendime. Bu kitabı okuyan bir çok kişinin böyle düşünmediğini bilsem de ben Keremi daha çok sevdim. Ayakları yere daha sağlam basan, daha gerçekçi ve daha güçlü bir karakterdi bana göre. Bir hata yapmış olsa da Ece çoktan kararını vermişti zaten.
Kitapta Macera, Aşk, Gizem, Aile Dramı ve tabi yalın ve akıcı bir anlatım, kurguda iyi olunca devam kitaplarını da beklemeye başladım bile. Yakında ikinci kitabının çıkacağını da düşünürsek. Geç okumam iyi olmuş galiba çok beklemek zorun da kalmayacağım.
Bir önceki yayınım olan Kadınsız Erkekler Haruki Murakami kitap yorumuma buradan ulaşabilirsiniz.
8 comments
Bu güzel yorum için, kitabı okurken yaşadığınız duyguları tüm samimiyetinizle anlattığınız için çok teşekkür ederim... Keyifle, beğeniyle okumanıza sevindim. Evet, ikinci kitap yolda. Ve ikinci kitapta da Bozbalık'ta sular durulmuyor! :)
ReplyDeleteBu güzel kitap için ben teşekkür ederim. İkinci kitabı da merakla bekliyorum :)
Deleteherkes ilk başta bloggerlar abartıyo mu acaba diye başlayıp çok seviyo bu kitabı :) ben de öyleydim de :D ikinci çıksa da okusak :)
ReplyDeleteAynı fikirdeyim ikinci çıksa da okusak diyorum :)
Deleteben de sevdim macera romanı gibiydi ama ben en çok eceyi sevdim :)
ReplyDelete:) İkinci kitabı da merakla bekliyoruz :)
DeleteSizin yorumunuzu bekliyordum, çoktan yazmışsınız ama ben ancak fırsat buldum, beğenmeniz de anlatırken ki yorumlarınız doğru yerlere baktığımı göstermiş oldu, elinize gözünüze sağlık :)
ReplyDeleteYorumun için teşekkür ederim. :) Beğenmene sevindim. Bende yorumunuzu merak ettim su anda :)
Delete