Mars Yıllıkları, toplamda 28 hikayenin bir araya gelmesiyle oluşan bir kitap. Bu hikayelerin tamamı ise Mars'a yapılan yolculuklar ve oradaki yaşamla ilgili. Ray Bradbury'nin kaleminden çıkan bu Bilim Kurgu Klasiği insanlığın kendi gezegenini mahvetmesinin ardından Mars'a gönderilen ilk roketle birlikte yavaş yavaş bu gezegene yerleşmesini konu alıyor.
Diğer bir yandan Marstaki hayata yapılan müdahaleleri ve bu durumun Marslılar tarafından nasıl gözüktüğünü okuyoruz. Aslında özgürlük, ırkçılık gibi kavramları eleştiren bir kesim tarafından yapılan bu yolculukların daha sonrasında gittikleri bu yeri nasıl da geride bıraktıkları Dünya'ya benzettiklerini görüyoruz. Zihin okuyabilen, şekil değiştirebilen yani belirli bir gelişmişlik seviyesine erişmiş olan Marslıları yavaş yavaş katlediyor, el değmemiş güzellerini değiştiriyoruz. Yıkılan ve yeniden kurulan şehirleri,açgözlülüklerini, gittikleri her yeri kendilerine uygun hale getirmelerini birbirinden farklı hikayelerde okuyoruz. Bu hikayelerin tamamı ise farklı farklı karakterler üzerinde ilerliyor.
1950 yılında yazılmış olan Mars Yıllıkları, şartların şu anda olduğu gibi olmadığı düşünülerek okunmalı. O yıllarda Mars ve diğer gezegenlerle ilgili ne kadar şey biliyorduk ki Ray Bradbury Mars'ta kurulmaya çalışılan bir hayattan bahsedebiliyor. İşte bu Bilim Kurgu Klasiklerinin en sevdiğim yanı olabilir. Sizde bu gözle okuyun isterim.
Her hikaye kendi içinde bir mesaj barındırıyor. Birçok bilim kurgu eserinde olduğu gibi hayal gücüyle ilerlemiyor hikaye ve kurmak istediği dünyanın içine insanlığa olan mesajları, dünyanın sorunlarını sığdırıyor. Sadece bir bilim kurgu kitabı olarak okunmamalı, aynı zamanda bir eleştiri kitabı okuyorsunuz.
Benim de bir çoğunuz gibi yazarın okuduğum ilk kitabı Fahrenheit 451 olmuştu. Blogumu ilk açtığım yıllarda okuduğumu hatırlıyorum. Distopya sevenlerin mutlaka okuması gerekir dediğim kitaplardan olmuştu ve hala en sevdiğim kitaplar arasında sayarım. Geçtiğimiz günlerde ise Cadılar Bayramı Ağacı isimli kitabını okudum. Mars Yıllıkları ve bu kitabı birlikte almıştım. Ray Brandbury için tüm kitaplarını okumak isteyebileceğim yazarlardan olduğunu söyleyebilirim ve diğer kitaplarını da yavaş yavaş okuyacağım.
Yeni bir kitapta görüşmek üzere...
Diğer bir yandan Marstaki hayata yapılan müdahaleleri ve bu durumun Marslılar tarafından nasıl gözüktüğünü okuyoruz. Aslında özgürlük, ırkçılık gibi kavramları eleştiren bir kesim tarafından yapılan bu yolculukların daha sonrasında gittikleri bu yeri nasıl da geride bıraktıkları Dünya'ya benzettiklerini görüyoruz. Zihin okuyabilen, şekil değiştirebilen yani belirli bir gelişmişlik seviyesine erişmiş olan Marslıları yavaş yavaş katlediyor, el değmemiş güzellerini değiştiriyoruz. Yıkılan ve yeniden kurulan şehirleri,açgözlülüklerini, gittikleri her yeri kendilerine uygun hale getirmelerini birbirinden farklı hikayelerde okuyoruz. Bu hikayelerin tamamı ise farklı farklı karakterler üzerinde ilerliyor.
''Biz dünyalılar, büyük ve güzel şeyleri yıkmak konusunda hünerliyizdir.''
''O iğrenç atom bombalarını buraya yığıp, savaş için üs kurma mücadelesi yapacaklar. Bir gezegeni mahvettikleri yetmiyormuş gibi, bir başkasını da mahvetmek, başkasının odağını da kirletmek zorundalar mı?''
''Dünya yok artık. Gezegenler arası yolculuk asırlar boyunca mümkün olmayacak, belki bir daha asla. Ama o yaşam biçimi, yanlış olduğunu kanıtladı ve kendi elleriyle boğdu kendini.''
1950 yılında yazılmış olan Mars Yıllıkları, şartların şu anda olduğu gibi olmadığı düşünülerek okunmalı. O yıllarda Mars ve diğer gezegenlerle ilgili ne kadar şey biliyorduk ki Ray Bradbury Mars'ta kurulmaya çalışılan bir hayattan bahsedebiliyor. İşte bu Bilim Kurgu Klasiklerinin en sevdiğim yanı olabilir. Sizde bu gözle okuyun isterim.
Her hikaye kendi içinde bir mesaj barındırıyor. Birçok bilim kurgu eserinde olduğu gibi hayal gücüyle ilerlemiyor hikaye ve kurmak istediği dünyanın içine insanlığa olan mesajları, dünyanın sorunlarını sığdırıyor. Sadece bir bilim kurgu kitabı olarak okunmamalı, aynı zamanda bir eleştiri kitabı okuyorsunuz.
Benim de bir çoğunuz gibi yazarın okuduğum ilk kitabı Fahrenheit 451 olmuştu. Blogumu ilk açtığım yıllarda okuduğumu hatırlıyorum. Distopya sevenlerin mutlaka okuması gerekir dediğim kitaplardan olmuştu ve hala en sevdiğim kitaplar arasında sayarım. Geçtiğimiz günlerde ise Cadılar Bayramı Ağacı isimli kitabını okudum. Mars Yıllıkları ve bu kitabı birlikte almıştım. Ray Brandbury için tüm kitaplarını okumak isteyebileceğim yazarlardan olduğunu söyleyebilirim ve diğer kitaplarını da yavaş yavaş okuyacağım.
Yeni bir kitapta görüşmek üzere...