2014 yılında hayatını kaybeden Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Gabrıel Garcia Marquez'in yayınlanan son kitabı Benim Hüzünlü Orospularım hüzünlü ve romantik bir hikayeyi konu alıyor. 90 yaşında bir gazete köşe yazarının aşkı çok geç yaşta tatması anlatılıyor. Bu yaşlı adamın son yaş gününde kendine bir ödül vermek istemesi üzerine genç, bakire bir kadınla beraber olmaya karar veriyor. 14 yaşında okuma yazması dahi olmayan genç bir kız ile olan tuhaf birliktelikleri de böyle başlıyor.
Hayatı boyunca hiç evlenmemiş bir adam. Duygusal ilişkileri hatta parasını vermediği hiç bir ilişkisi olmamış. Bu kızdan ise o kadar çok etkilenmiştir ki gözü ondan başkasını görmez olur. Kıza bir İspanyol romanındaki Delgadina ismini verir ve okuyucu kızın gerçek adını hiç öğrenemez. Kızı sadece uyurken görür, bir kez dahi konuşmazlar ve izlemekle yetinir. O uyurken hayaller kurar, hikayeler, masallar okur ve yeri gelir saçlarını okşar. Delgadina ile 90 yıla sığdırılmış bir hayatın muhasebesi de böyle başlar. 90 yaşında kendini yeni yeni tanır, boşa geçen yılların, geçmişinin muhasebesi başlar. Mutluluğu, huzuru, kıskançlığı, yaşama sevincini, umudu ve aşkı yeni yeni keşfetmeye başlar.
Yazarı ilk kez okuyacaklar için ise bu kitabın doğru bir tercih olmayacağını düşünüyorum. Kitabın ismini görenler biraz ön yargıyla yaklaşıyor sanırım. Erotik bir hikaye söz konusu değil. Böyle bir yanılgıya kapılmanızı hiç istemem. 90 yaşında yaşlı bir adamın 14 yaşında genç bir kıza aşık olması dediğimde kabul edilemez bir hikaye söz konusuymuş gibi görünse de fiziksel bir aşk hikayesi gibi anlaşılmamalı. Boşa geçen yılların ve bu yaşlı adamın kendini hayatının son zamanlarında yeni yeni keşfetmesini okuyoruz aslında.
Hikaye 90. yaş gününden başlayarak kendi hikayesini anlatması şeklinde ilerliyor. Romanın ilk sayfalarında yaşlılık ile ilgili düşünceleri ve bu süreçte yaşadıkları anlatılıyor. İlerleyen sayfalarda gençlik yılları, hayatı ve en önemlisi yalnızlığını okuyoruz. Sadece 90 kusur sayfaya sığdırılmış kısacık bir kitap ama içinde bir çok anlamda barındıran bir kitap bana kalırsa. Bununla birlikte bazı söylemlerin hoşunuza gitmeyeceğine inanıyorum. Bu hikayeye nereden baktığınızla alakalı elbette. Reşit olmayan kızların genel evlerde çalıştırılması yada 90 yaşında bir adamın hala tek derdinin bir genç kızla birlikte olmak istemesi olarak da bakabilirsiniz sonuçta. Hikayenin temeline inebilirseniz başka anlamlar bulabilirsiniz hikayede.
''Ev kendi küllerinden tekrar doğuyordu, Bense Dalgadina'nın aşkının içinde, ömrümde daha önce hiç tanımadığım bir yoğunluk ve mutluluk yaşayarak yelken açmış gidiyordum.. ''
''Kimse aldatmasın kendini, sakın, sanmasın ki daha uzun sürecek beklediği hayat, daha önce gördüklerinden. Çünkü hepsi aynı hızla geçip gidecek. ''
''Dönüp arkama baktığımda, açık denizde birbirlerinden ayrılan iki geminin yürek parçalayan iç çekmeleriyle, ötekinin uzaklaşıp gittiğini görüyordum. ''
''Çok küçükken duymuştum, bir insan öldüğünde uzamış saçlarının içinde kuluçkaya yatan bitler yastıkların üzerinden korku içinde kaçışıp aileyi rezil ederlermiş.''
Benim Hüzünlü Orospularım, dili oldukça sade ve akıcı bir kitap. Sıkmadan bir çırpıda okunabilecek türden. Bir Kırmızı Pazartesi etkisi yaratmıyor elbette ancak Gabrıel Garcia Marquez kitapları arasında okunması gereken kitaplarından biri oldu benim için. Yazarın okuduğum ilk kitabı Mavi Köpeğin Gözleri adlı bir öykü kitabıydı. Buradan ulaşabilirsiniz. İkinci kitabı ise etkileyici anlatımıyla hayran kaldığım romanlarından biri olan Kırmızı Pazartesi olmuştu. Zaman içerisinde diğer kitaplarına da blogumda yer vermeyi düşünüyorum.
Yeni bir kitapta görüşmek üzere...