1996 senesinde Anthony Burgess tarafından yayınlanan Otomatik Portakal ilginç bir hikayenin sonucu. Anthony Burgess 42 yaşındayken beyin tümörü tanısı konuyor ve bir yıldan az ömrü kaldığını öğreniyor. Arkasında bırakacağı eşinin rahat yaşaması için çok para kazanmak istiyor ve roman yazmaya başlıyor. Bir yılda beş kitap yazıyor. Otomatik Portakal bu kitaplardan biri. Bir yıl sonra yanlış tanı konulduğunu öğreniyor ve sonrasında 50'den fazla kitabı yayınlanıyor.
Otomatik Portakal distopya türünde bir romandır. 1971 yılında Stanley Kubrick tarafından sinemaya uyarlanmıştır ve kitap eskiye oranla çok daha fazla ilgi görmeye başlamıştır.
Otomatik Portakal Konusu
Otomatik Portakal gerçek üstü olayların olmadığı distopik bir dünyada geçer. Suç oranının arttığı ve güvenlik güçlerinin yetersiz kaldığı bir dünya söz konusudur. Şiddet eğilimli gençler nefretle etrafa saldırmaktadır. Alex de bu gençlerden biridir. 15 yaşında bir genç olan Alex, dört kişilik bir çetenin lideridir. Pete, Georgie ve Aptalof bu çetenin diğer üyeleridir. Şiddet eğilimi içerisinde olan çete hırsızlık, gasp, yaralama, tecavüz gibi bir çok suça karışmış ve kullandıkları ölçüsüz şiddetle halkın korkulu rüyası haline gelmişlerdir. Üstelik Şiddeti sadece bir eğlence aracı olarak görüyorlardır. İlk bölüm de Alex ve çetesinin işlediği suçlar ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır.
Alex bir gün arkadaşlarının ihanetine uğrar ve yakalanır. İki yıl sonra devletin düzeni sağlamak ve hapishaneleri kontrol altında tutabilmek amacıyla uygulamaya koyduğu sistemin ilk deneği olur. Bir çok teste tabi tutulur ve terapiler uygulanır. Kötülük yapması zamanla engellenir. Şiddetin düşüncesi dahi hastalanmasına neden olmaktadır. İzlettikleri şiddet içeren filmler kabusu olmaya başlar ve orada geçirdiği tek bir güne dahi tahammülü kalmamıştır.Seçme şansı yoktur ve toplumun onayladığı eylemlerin dışına çıkamaz.
İki hafta sonra kendisini dışarıda bulur ancak dışarıda da bir çok şey değişmiştir. Geçmişte uyguladığı şiddet ise kolay kolay peşini bırakmayacaktır. Üstelik farklı amaçlarında hedefidir.
''Yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu, terbiyeli olmaları söz konusu değildir.''
Benim Yorumum
Yazar toplum yapısını bu derece şiddet yanlısı bir genç olan Alex'in ağzından anlatmakta. Otomatik Portakal şiddetin fazlasıyla hissedildiği bir kitap ve karakterlerin iç dünyasında bir kaos hakim. Aşırı sert bir dil kullanılıyor ve nefret dolu bir anlatım söz konusu. Roman da argo ve sokak jargonu önemli bir yere sahip. Bu durum ilk başta rahatsız edici gibi gözükebilir ancak ilerleyen sayfalarda olay örgüsü ve karakterler netlik kazanmaya başlıyor ve kullanılan dil daha çarpıcı bir hal alıyor.
Yazarın eleştirdiği bir çok nokta var. Başında robota dönüşmüş olan insanlar geliyor. Siyasi açıdan çarpıcı tespitler ve sert eleştiriler söz konusu. Aynı şekilde eğitim sistemi eleştirilen diğer bir konu.
Bazı önemli ayrıntılardan da bahsetmek gerekir. Klasik müzik referansları bunlardan biri. Bu derece şiddet barındıran bir kitapta klasik müzik dinleyen bir karakterin olması önemli bir ayrıntı aslında. Sigara yerine kanser kelimesinin kullanılıyor olması ve çetenin kendine ait bir dil kullanması. Tükeniş Sokağı, Umutsuzluk Caddesi gibi mekanların bulunuyor olması hikayeyi tamamlıyor.
Bir çok okur kitapta kullanılan dikizleme kelimesinin abartı derecede çok kullanıldığını düşünüyor. Bu durum beni rahatsız etmedi ama rahatsız verebilecek kadar çok kullanılmış olduğu da bir gerçek.
''Bazılarımız mücadele etmeli. Büyük özgürlük geleneklerini savunmak gerek. Ben partizan değilim. Rezalet gördüm mü düzeltmeye çalışırım. Parti isimlerinin hiç bir anlamı yok. Sadece özgürlük geleneği önemli. Sıradan insanlar ondan vazgeçecektir, ah evet. Daha sakin bir hayat uğruna özgürlüğü satacaklar.''
Kendi iraden ile seçtiğin kötülük sana dayatılan iyilikten daha mı iyi bilemiyorum. İnsanların iyi yada kötü olma seçeneklerini ellerinden tamamen alarak iyi olmayı mecbur kılma düşüncesi kitabın temelini oluşturuyor. Otoritenin insanları birer otomatik portakala dönüştürme, tek tip insanlar oluşturma amacı üzerine sert eleştiriler söz konusu ve hikayeyle birleşince son derece etkileyici, okunması tavsiye edilebilecek bir kitap çıkıyor ortaya.
''İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir. Bir insan seçemezse insanlıktan çıkar...''