Okuyan us yayınları tarafından yayınlanan  Bir Gün Beni Ağlayacaksın adlı kitabın çok güzel bir hikayesi var aslında ilk önce bu hikayeyi sonrada mektuba yer vermek istiyorum.
Okuyan us yayın evine kime gönderildiği belli olmayan bir paketle başlıyor bu hikaye. Paketi açtıklarında ise içinde bir mektup ile el yazısı ile yazılmış bir defter çıkıyor.

Herkesin yaşamında olan, yarım kalan aşkların, yarım kalan hayatların, yaşanamamış mutlulukların, özlemlerin, itirafların, duyguların, hayallerin, terk edilişlerin, aldatılmaların, ömür boyunca sürdürülen aşkların Ertürk Akşun'un şiirsel ve akıcı yorumuyla birleşmiş hikayeleri.

Tüm 'Yarım Kalanlara' Yarası kabul bağlamayanlara... ithaf edilmiş bir kitap. Sayfasını kaldırdığınız ilk anda bu yazı çıkarken karşınıza Ölmeye değecek bir hayatınızın olması dileğiyle... diyerek bitiriyor kitabını Ertürk Akşun.
Kitabı kaleme almasının sebebini ise söyle anlatıyor Ertürk Akşun '' Herkesin eminim ki yarım kalan bir aşkı, yarım kalan bir hikayesi vardır. İşte bu kitapta senin, benim, onun yarım kalan hikayeleri ve aşları anlatıldı. Her hikaye bir şairimize ithaf edildi. Unutulmaması için o büyük şairler, hep hatırlansınlar diye. Nasıl ki yarım kalan hikayelerimiz asla unutulmazlar ya öyle işte.

Tutunamayanlar romanı ile tanınan Modern Türk Edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Oğuz Atay 1934' te İnebolu da doğmuştur.
Babası ise Milletvekili ve Hukukçudur. 1951' de Ankara Marif Kolejini 1957'de İTÜ İnşaat Fakültesini bitirmiştir. Ardından İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi yani şimdiki ismiyle Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümünde öğretim üyeliği yapmıştır. Oğuz Atayın bu dönemde gazete ve dergilerde yazıları da yayınlanmıştır.


Oğuz Atayın en çok dikkat çeken eseri Tutunamayanlar ise ilk kitabıdır. 1970 yılında TRT Roman Ödülünü layık görülmüştür.
Toplum tarafından dışlanan,alay edilen, kendisini suçlayan, suçlanan insanları yazmıştır. Aynı zamanda düşünen ve sorgulayan karakterlere yer verilmiştir romanda. Romanın ismi de o yüzden tutunamayanlardır. Kullanılan dil ve anlatım şekli Edebiyatta çok önemli bir yere getirmiştir romanı. Zekice kurgulanmış çok önemli bir eserdir.

Tarık Buğra 2 Eylül 1918'de Akşehir de gazeteci Erzurumlu Mehmet Nazım Bey' in oğlu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta okulu Akşehir lisesinde okudu. 1936' da Konya lisesinden mezun oldu. Lise yıllarında hikaye ve şiirler yazmaya başladı. İstanbul üniversitesi tıp fakültesinde bir süre okuduktan sonra  Hukuk fakültesine geçti ve üç yıl okuduktan sonra mezun olmadan bu okuldan da ayrıldı.

YAZAR: Yılmaz Özdil

YAYIN EVİ: Kırmızıkedi

SAYFA SAYISI: 324

Gazeteci yazar Yılmaz Özdil'in yazdığı günümüz Türkiye'sinde kadın haklarının nasıl değiştiğini anlattığı en son kitabı Kadın özellikle tüm kadınların okuması gereken erkeklerin ise kadınları nasıl bir duruma düşürdüklerini anlamaları için okunması gereken bir kitap. Her yazının sonunda sözü geçen kişilerle ilgili özet bilgi verilmesi ve sözü geçen kadınların fotoğraflarının da kitap da yer alması kitabı daha da özel kılmış.
Yılmaz Özdil yakın tarihte yaşanan olayları bir araya getirip kitap haline getirmesiyle tanınıyor ancak bu kitabın da sadece kadınlara yer vermesi okumamın büyük sebeplerinden biri oldu.

YAZAR: Hikmet Anıl Öztekin

YAYIN EVİ:Yakamoz

SAYFA SAYISI:221

Hikmet Anıl Öztekin tarafından kaleme alınan Eyvallah çıkalı uzun zaman olmasına rağmen yeni fırsat bulup da okuyabildiğim bir kitap.
Yazarın ilk kitapları Elif gibi Sevmek 1 ve 2 gül kokuyordu ve bu durum çok beğenilmişti. Yazarın son kitabı Eyvallah ise fesleğen kokuyor. Neden fesleğen koktuğunu ise kitabı okurken çok iyi anlıyorsunuz zaten. Kitabın kapağını kaldırdığınız anda bu kokuyu hissediyor ve sizi dünyasına almasına izin veriyorsunuz. Ayrıca kitabın kapak tasarımı da çok iyi ve iç sayfaları da çok kaliteli.
Kitap da ismi geçmeyen bir gencin hikayesini anlatıyor.Bu genç İstanbul da yaşıyor ve dışarıdan bakıldığında çok sıradan biri olduğu izlenimini veriyor. Zamanının çoğu kitap okuyarak ve deneme yazarak geçiyor.
Fesleğen kokulu sevdam diye bahsettiği sevgilisinin kendisini terk etmesi üzerine yazmaya başlıyor.
Ramazan ayının da gelmesiyle ilahi aşkla tanışan yazar sevdasını imanıyla, dualarıyla birlikte geçen her gününü sevdiğine olan sevgisini, özlemini, hüznünü yazılara dökerek geçiriyor.
Başına gelen her olayı, iyi yada kötü her durumu, sevdiğinin onu terk etmesini bile eyvallah deyip Allah' dan geldiğini düşünüp yoluna devam ediyor.

YAZAR: ERTÜRK AKŞUN

SAYFA SAYISI:423

YAYIN EVİ:DESTEK YAYINLARI

Ertürk Akşun' un Agafya ve Yarım Kalan kitaplarına daha önce blogum da yer vermiştim. Okuduğum ikinci kitabı da 18 Saat oldu. Ve beni yanıltmayacağını düşündüğüm bu kitap fazlasıyla beklentilerimi karşıladı.

Ertürk Akşun'un Bazen bir gün o kadar uzundur ki... diyerek başladığı ve  18 saatlik bir süreye sığdırılmış olan bu kitap kalabalık bir arkadaş grubunun tuhaf bir şekilde kesiştiği Libyalı eylemcilerin hayatlarına yer veriyor.

Kitabın ana kahramanlarından birisi olan Nadir bir mimardır ve açacağı yeni ofisinin heyecanı içindedir. Kendisi bile bu duruma bazen şüpheyle baksa da özgeyle mükemmel bir evliliği ve iki çocukları vardır. Nadir ve Özge birbirleriyle üniversite yıllarında tanışmışlardır ve aralarındaki ilişki çok sağlam temeller üzerine kuruludur.


Tolga ise Nadir' in en yakın arkadaşıdır. Tolga hayatı ciddiye almayan, özgürlüğüne düşkün, insanları umursamayan ve bağlanmaktan korkan bir adamdır. Tolganın en büyük tutkusu yazdığı
yazılar ve okuduğu kitaplar.Bu yazıları paylaştığı tek kişi ise Nadirdir. Asistanı Jale ile olan ilişkisi ise zamanla tolgayı aşka inandıracaktır.