Elveda Güzel Vatanım, Ahmet Ümit'in son kitabı.. Benim de çok sevdiğim ve bunu her fırsatta söylediğim yazarlardan. Daha önce blogumda İstanbul Hatırası, Patasana, Beyoğlu'nun En Güzel Abisi, Aşk Köpekliktir, Kar Kokusu ve Şeytan Ayrıntıda Gizlidir adlı kitaplarına yer vermiştim. Birde okuduğum ama blogumda ileride yazmayı düşündüğüm Bab-ı Esrar ve Kavim isimli kitapları var.
ELVEDA GÜZEL VATANIM KONUSU
Kitabın kahramanı ve aynı zaman da anlatıcısı olan Şehsuvar Sami 1926 yılında İzmir Suikasti girişiminden sonra ittihatçılar üzerinde artan baskılardan korkarak Pera Palas'ta yaşamaya başlıyor. İzmir Suikastindan sorumlu tutulacağı endişesi ve bu nedenle öldürüleceği korkusuyla yıllar önce arkasında bıraktığı, ancak aklından tek bir an çıkartamadığı Yahudi bir kız olan Ester'e mektuplar yazarak o günü beklemeye karar veriyor. Bu mektuplar İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin son 20 yılının perde arkasını konu alıyor. Ester'e olan aşkından başlayarak, yaşadıklarından, gördüklerinden, savaşlardan, ölümlerden, kaygılarından, hislerinden ve tüm hayal kırıklıklarından bahsediyor. Pera Palas'ta geçirdiği bu günlerde otel müdürü Reşit, eski arkadaşları Fuat ve Mehmet Esat hikayeye bir yerinden dahil oluyor.
Şehsuvar Sami sevgilisi Ester'le birlikte Paris'e yerleşip, yazar olma hayalleri kurarken, Ester'in dayısı ve yanında çalıştığı Mösyö Leon'un desteğiyle İttihat ve Terakki Cemiyetine katılıyor ve Ester'le Vatan arasında bir tercih yapmak zorunda kalıyor. Şehsuvar Selanik'ten İstanbul'a giderken, Ester'de Paris'e yerleşiyor.
Meşrutiyetin de ilanıyla, Osmanlı'nın eski gücüne kavuşması arzusuyla çıktığı yolda, savaşlardan bunalmış olan bir halkı, adalet, eşitlik ve özgürlük için savunmak istiyor. Cemiyeti vatanın kurtuluşu için tek yol olarak görüyor.
Yıllar içerisinde bazı yöneticiler iktidar hırsına kapılarak, adalet, eşitlik, özgürlük için bu yola çıktıklarını unutana kadar hiç bir şüphe duymadan sadece bu uğurlar için tüm gücüyle mücadelesine İttihat ve Terakki Fedaisi olarak devam ediyor. Bu dönem içerisinde harplara, isyanlara, suikastlara ve ölümlere tanıklık ediyor. Abdülhamit'in baskıcı rejimine karşı tekrar Meşrutiyeti ilan edenler giderek ona benzediklerinde ve en az onun kadar acımasız olduklarında Şehsuvar Sami'nin de kendi içinde hesaplaşmaları başlıyor.
Bu hesaplaşmaların sonucunda cemiyetin doğruları ve tüm yanlışları Ester'e yazılan mektuplarda yerini buluyor. 2.Meşrutiyet, 31 Mart Olayı, Abdülhamit dönemi ve tahttan indirilmesi, Trablusgarp Savaşı, Bab-ı Ali Baskını, Balkan Savaşları, I.Dünya Savaşları, Sarıkamış Faciası, Çanakkale Zaferi, Cemiyetin üç önemli paşası olan Talat, Enver, Cemal paşalar ve ülkeden gidişleri, İzmir Suikastı ve önemli siyasetçi ve gazetecilerin öldürülmesi gibi dönemin önemli olayları aynı şekilde bu mektuplarda yerini alıyor.
''Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi... Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarıdır vatan... Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz.''
''Burası Fransa değil, bakma coğrafi olarak Avrupa'da olduğumuza, burası doğu medeniyeti Şehsuvar. Bizde hayat daha serttir, daha acımasız... Başka ihtimal yok, ya zalim olacaksın, ya mazlum, ya katil ya da kurban. Evet vaziyet bu kadar mühim... Yarın daha da beter olacak, çünkü eninde sonunda kaybedeceksin, o zaman mazlum olacaksın, senin kıydıkların sana kıyacaklar...''
Bu kitabın böyle bir değeri de var. |
BENİM YORUMUM
Kitabın sonunda İttihat ve Terakki Kronoloji,Osmanlı kökenli sözcükler için sözlük, Kaynakça ve İttihat ve Terakki'yi Konu Alan Romanlar bölümü yer alıyor. Sadece bu bölümlere baktığınızda bu kitabın nasıl bir araştırmanın sonucu olduğunu anlayabilirsiniz aslında.
Bu kitap için klasik bir Ahmet Ümit polisiyesi demek çok zor. Ahmet Ümit kitapları için tarihi ve polisiyeyi bir arada sunmasını sevdiğimi söylüyorum her fırsatta. Bu kitabında yine polisiye var ancak diğer kitaplarıyla kıyasladığımda biraz daha geri planda kalıyor ve tarihi yönü çok daha fazla ağır basıyor.
Osmanlı Devleti'nin son dönemleri, Cumhuriyet'in ise ilk yıllarının anlatıldığı roman baştan sona Şehsuvar Sami'nin Ester'e yazdığı mektuplarla ilerliyor. Özellikle mektup dilinde yazım tarzının bu derece kalın ve dolu dolu hikayelerde sıkıntı yaratabileceğini düşünüyordum ancak Ahmet Ümit yazınca öyle olmuyormuş. Şehsuvar Sami karakterini en az Başkomser Nevzat kadar sevdim ben. Sürekli değişen ruh haliyle sürekli gelişen bir karakter. Ancak bu karaktere böylesi bir aşkı yakıştıramadım bir türlü. İlgimi çekmedi yada bir türlü içine giremedim bu aşkın.
Yakın tarihin zorlu bir dönemi anlatılırken, yazar kendi düşüncelerini Şehsuvar Sami üzerinden anlatıyor. Tam tersi görüşler ise yan karakterler üzerinden aktarılıyor. Bununla birlikte hiç bir fikir keskin bir dille eleştirilmiyor ve yer yer sosyal ve siyasi mesajlar da veriliyor.
Zaman içerisinde unutulmuş bazı isimlerde hikayede kendini buluyor. Bunun yanında II.Abdülhamit, Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa, Talat Paşa gibi ünlü isimlerde romandaki yerini alıyor.
Gerçekten önemli bilgilerin yer aldığı, güzel bir eser Elveda Güzel Vatanım. Özellikle yakın tarihe ilgi duyanların severek ve zevkle okuyabileceği bir roman. Benim ise en uzun zamanda okuduğum kitaplarından biri oldu. Elime aldığım da kalınlığı biraz gözümü korkutmadı değil. Sonuç olarak ağır ilerleyen, yorucu ama bir o kadar da güzel bir roman okumuş oldum. Ahmet Ümit'in tarzının dışında bir kitap olduğunu da belirtmek lazım. Okurları bu durumu ilk sayfalarda fark edecektir. Ben zevkle okudum. Umarım sizde keyifle okursunuz.