Gönül Meselesi - Tuna Kiremitçi
Tuesday, March 22, 2016
Tuna Kiremitçi'nin 2012 yılında Kırmızı Kedi yayınlarından 204 sayfa olarak çıkan kitabı Gönül Meselesi. Öncelikle söylemeliyim ki bu kitap benim Tuna Kiremitçi kitaplarından okuduğum ilk kitabı.
Aslında Gönül Meselesi yıllar önce yazdığı ilk romanı olan Git Kendini Çok Sevdirmeden'in devamıymış. Tabi ben bunu okuduktan sonra öğrendim. Kitabı okuyup bitirdim ancak bu hikayenin bir de öncesi olduğunu fark etmedim bile.
Ali ve Arda'nın çocukları Emrah bir süre önce ölür. Bunun üzerine Arda bunalıma girer ve kocasını bırakarak Eskişehir'e ailesinin evine gider.
Ali ise önce içmeye başlar, hatta ölmeyi dahi düşünür, ancak bir süre sonra kendisini dine verir. Önce alkolü bırakır, sonra namaz kılmaya başlar, çıktığı bu yol Aliyi Gönül adındaki genç bir kıza götürür. İkisi de birbirine aşık olur. Gönül türbanlı bir kızdır.
Arda ise bir yıl sonra İstanbul'a geri dönmeye karar verir. Kocasıyla tekrardan başlamak, yeniden mutlu bir aile kurmak istemektedir. Yanında ise çocukluk aşkı Ertuğrul'un sekiz yasında ki kızı Dünya'da vardır. Ertuğrul bir süreliğine kızını Arda'ya emanet etmiştir.
Arda geri döndüğün de kocasının bambaşka bir adama dönüştüğünü anlar. İçkiyi bırakması, namaza başlaması ve düşüncelerindeki değişiklikler gibi. Bu durumdan şüphelenir ve şüphelerinin sonucu Ardayı Gönül'e götürür. Arda Gönül'ü tanımak ister, ona bir arkadaş gibi yaklaşır. Amacı Gönül'ün eksik yanlarını bulmak ve kocasını tekrar geri almaktır.
Bu sürede Dünyayı da ölen çocuğunun yerine fark etmese de koymaya başlamıştır.
Gönül ise modern bir kadındır aslında. Özgüveni yüksek, cesur bir kadın. Arda ile Gönül aslında aynı şehirlerde yaşayan ancak birbirlerinin dünyalarına olabildiğince uzak olduklarını düşünmektedirler. Aslında böyle olmadığını birbirleriyle zaman geçirerek anlarlar.Bura da olan türban tartışması gibi gözükse de kitapta inançlarla ilgili bir tartışma yoktur. Sadece toplumumuzdaki su anda da devam eden bölünmüşlük durumuna vurgu yapılmak istenmiş.
Kitabın sonuyla ilgili ise sunu söyleyebilirim ki bütün karakterler mutlu olabileceği seçimler yapıyor. Yani umut veren bir son.
Kapak tasarımı ile ilgili ise açıkçası ben çok beğenmedim. Daha iyi bir tasarımı hak eden bir hikaye gibi geldi. Kesinlikle okuyun diyebileceğim bir kitap değil ama anlatımını ve akıcılığını sevdim.
Bir önceki yayınım olan Kırmızı Saçlı Kadın- Orhan Pamuk hakkındaki düşüncelerime buradan ulaşabilirsiniz.
Aslında Gönül Meselesi yıllar önce yazdığı ilk romanı olan Git Kendini Çok Sevdirmeden'in devamıymış. Tabi ben bunu okuduktan sonra öğrendim. Kitabı okuyup bitirdim ancak bu hikayenin bir de öncesi olduğunu fark etmedim bile.
Ali ve Arda'nın çocukları Emrah bir süre önce ölür. Bunun üzerine Arda bunalıma girer ve kocasını bırakarak Eskişehir'e ailesinin evine gider.
Ali ise önce içmeye başlar, hatta ölmeyi dahi düşünür, ancak bir süre sonra kendisini dine verir. Önce alkolü bırakır, sonra namaz kılmaya başlar, çıktığı bu yol Aliyi Gönül adındaki genç bir kıza götürür. İkisi de birbirine aşık olur. Gönül türbanlı bir kızdır.
Arda ise bir yıl sonra İstanbul'a geri dönmeye karar verir. Kocasıyla tekrardan başlamak, yeniden mutlu bir aile kurmak istemektedir. Yanında ise çocukluk aşkı Ertuğrul'un sekiz yasında ki kızı Dünya'da vardır. Ertuğrul bir süreliğine kızını Arda'ya emanet etmiştir.
Arda geri döndüğün de kocasının bambaşka bir adama dönüştüğünü anlar. İçkiyi bırakması, namaza başlaması ve düşüncelerindeki değişiklikler gibi. Bu durumdan şüphelenir ve şüphelerinin sonucu Ardayı Gönül'e götürür. Arda Gönül'ü tanımak ister, ona bir arkadaş gibi yaklaşır. Amacı Gönül'ün eksik yanlarını bulmak ve kocasını tekrar geri almaktır.
Bu sürede Dünyayı da ölen çocuğunun yerine fark etmese de koymaya başlamıştır.
Gönül ise modern bir kadındır aslında. Özgüveni yüksek, cesur bir kadın. Arda ile Gönül aslında aynı şehirlerde yaşayan ancak birbirlerinin dünyalarına olabildiğince uzak olduklarını düşünmektedirler. Aslında böyle olmadığını birbirleriyle zaman geçirerek anlarlar.Bura da olan türban tartışması gibi gözükse de kitapta inançlarla ilgili bir tartışma yoktur. Sadece toplumumuzdaki su anda da devam eden bölünmüşlük durumuna vurgu yapılmak istenmiş.
Kitabın sonuyla ilgili ise sunu söyleyebilirim ki bütün karakterler mutlu olabileceği seçimler yapıyor. Yani umut veren bir son.
Kapak tasarımı ile ilgili ise açıkçası ben çok beğenmedim. Daha iyi bir tasarımı hak eden bir hikaye gibi geldi. Kesinlikle okuyun diyebileceğim bir kitap değil ama anlatımını ve akıcılığını sevdim.
Bir önceki yayınım olan Kırmızı Saçlı Kadın- Orhan Pamuk hakkındaki düşüncelerime buradan ulaşabilirsiniz.
10 comments
Kitabın konusunu ben beğendim.Kapak tasarımı gerçekten biraz pasif kalmış :)
ReplyDeleteYorumun için teşekkür ederim. Bende öyle düşünüyorum :)
DeleteSlm :) Blogunuzu mimledim. Dilersen etkinliğe katılabilirsin:) http://incimisali.blogspot.com.tr/2016/03/bir-mim-yazs.html Blogumda yazımı görebilirsin canım başarılar...
ReplyDeleteYazınızı okudum. Kısa süre için de bir mim hazırlayacağım. Teşekkür ederim:)
DeleteHehehehe fena olmuş :)
ReplyDeleteKitap olarak yine hiç okumadığım yazar sanıyorum...
Ben en çok fotoğraf çekimini sevdim ..
Emeğine sağlık
Yorumun için teşekkür ederim:) benim de bu yazarın ilk okuduğum kitabı açıkçası :)
DeleteTuna kiremitçi, sanıyorum ilk 6 kitabını okuyup sonra kendini tekrara düştüğünü düşündüğüm yazar. Tutulma da yaşıyor olabilir tabii , bir de bir dönem fazlasıyla medyada olunca hepten soğuyup elime almadım , ama iyi bir hatırlama oldu , bunun ilk kitabını okudum şimdi bunu okusam da zannımca ilk kitabı yeniden okumam lazım , belki :)
ReplyDeleteİlk kitabın davamıymış evet. Ben tabi bunu bilmeden okudum. :)
Deleteya ne güzel foto çekmişin öyle sen. okuyabilirim bu kitabı. git kendini yi okumuştum :)
ReplyDeleteO zaman devamını da okumalısın. Ben birinci kitabı okumadan ikincisini okumuşum :)
Delete