Mario Levi ve Lunapark Kapandı
Friday, April 22, 2016
Uzun süredir okumak istediğim bir yazar olan Marıo Levi 'nın Lunapark Kapandı okuduğum ilk kitabı oldu. Açıkçası büyük beklentilerle okumaya başladım. Marıo Levi'nın okuduğum ilk kitabı olması, romanın 646 sayfa olması biraz gözümü korkutmadı değil.
Lunapark Kapandı yazarın 3. romanı ve 2005 yılında Doğan Kitap tarafından yayınlandı.
Romanı elime ilk aldığımda isminin, romanla nasıl bir bağlantısı olduğunu merak etmiştim. Mario Levi bir röportajın da şöyle söylemiş.
Lunapark kapandı kırklı yaşlarında, reklam yazarlığı yapan, evli ve bir çocuğu olan, düzenini kurmuş bir adamın, genç ve güzel bir kadın olan İnciyle yasak aşk yaşamasını anlatıyor. Romanın anlatıcısı bu adam olmasına rağmen, Hikaye bu şekilde başlasa da zamanla İnci'nin hayat hikayesine dönüşüyor ve büyük bir sürpriz ile bitiyor.
İnci bir çok kadının yaşadığı ama günümüzde dahi üstü kapatılmaya çalışılan bir trajedinin kahramanı aslında. Zor bir hayat yaşamış ve ayakta kalma savaşı vermek zorunda olan bir kadın. İlişkilerinin bir doğuda kendisinden yaşça büyük ve evli adamlarla.
İnci'nin zaten bir sevgilisi olduğunu öğreniyor sonra bir daha görüşmüyorlar. Aradan 2 yıl geçiyor. Bu süre boyunca İnci'yi sevmekten hiç vazgeçmiyor. Bir gece İnci bu adamı tekrar arıyor. Tekrar buluşuyorlar ve böylece her şey başlıyor.
Bir gün karısını karşısına alıyor ve hayatında başka birisinin olduğunu söylüyor. Karısı anlatmasını istediğinde ise şöyle söylüyor.
Zaman içinde inci eşinden boşanacağının ve buralardan kaçıp gideceklerinin, evleneceklerinin hayallerini kurmaya başlıyor. Adam ise boşanacağını söylese de bu konuda bir adımda atmıyor.
Ailesini arkasında bırakamıyor. Bu sebeple bir çok kez ayrılma noktasına geliyorlar. Ancak ikisi de buna cesaret edemiyorlar.
Romanda bir kelime vardı ki beni uzun uzun düşündürdü. Adam bir iki konuşmasında kadınlarım diyordu.
''Kadınlarımın telefonlar karşısındaki tavrı aynıydı.''
Kadınlarım kelimesi beni tuhaf bir şekilde rahatsız etti.
Hayata dair bir çok şey vardı aslında romanda. Mükemmel bir kurgusu, anlatımı ve gerçekçiliği.
Karakterlerin kendilerini sorgulayışı, bencillikleri, hesaplaşmaları,hataları, kaygıları, yalanları, umutları, aşkları kusursuz bir şekilde kurgulanmıştı.
Lunapark Kapandı bir çok okuyucu için uzun gelebilir. Her diyalogdan sonra gelen tahlil kısımları çok uzundu. Mario Levi okuyucularına duyguları fazlası ile vermiş diyebilirim. Bu durum beni de bir ara rahatsız etti. Biraz kısaltılsaydı nasıl olurdu diye düşünmedim değil. Açıkçası bana da biraz uzun geldi.
Beyaz Gemi Cengiz Aytmatov kitabı hakkındaki düşüncelerime buradan ulaşabilirsiniz.
Lunapark Kapandı yazarın 3. romanı ve 2005 yılında Doğan Kitap tarafından yayınlandı.
Romanı elime ilk aldığımda isminin, romanla nasıl bir bağlantısı olduğunu merak etmiştim. Mario Levi bir röportajın da şöyle söylemiş.
''Lunapark kapandı, çocukluk saflığının bitmesi demek. Lunapark'ın kapanması çocukluk dünyasının bitmesi demek. Hepimizin bir yerlerde kapatmak zorunda kaldığı lunaparklar vardır.''
Lunapark kapandı kırklı yaşlarında, reklam yazarlığı yapan, evli ve bir çocuğu olan, düzenini kurmuş bir adamın, genç ve güzel bir kadın olan İnciyle yasak aşk yaşamasını anlatıyor. Romanın anlatıcısı bu adam olmasına rağmen, Hikaye bu şekilde başlasa da zamanla İnci'nin hayat hikayesine dönüşüyor ve büyük bir sürpriz ile bitiyor.
İnci bir çok kadının yaşadığı ama günümüzde dahi üstü kapatılmaya çalışılan bir trajedinin kahramanı aslında. Zor bir hayat yaşamış ve ayakta kalma savaşı vermek zorunda olan bir kadın. İlişkilerinin bir doğuda kendisinden yaşça büyük ve evli adamlarla.
''Bilinen çok sıradan kahramanların hikayesi..''İnci'nin çalıştığı çocuk oyuncakları satan mağazanın bir reklam projesi için yemeğe çıkıyorlar. O yemekte adam İnci'ye aşık oluyor.
İnci'nin zaten bir sevgilisi olduğunu öğreniyor sonra bir daha görüşmüyorlar. Aradan 2 yıl geçiyor. Bu süre boyunca İnci'yi sevmekten hiç vazgeçmiyor. Bir gece İnci bu adamı tekrar arıyor. Tekrar buluşuyorlar ve böylece her şey başlıyor.
Bir gün karısını karşısına alıyor ve hayatında başka birisinin olduğunu söylüyor. Karısı anlatmasını istediğinde ise şöyle söylüyor.
Bunu o günlerde göremese de İnci hayallerindeki kadından çok farklı biri aslında.
Zaman içinde inci eşinden boşanacağının ve buralardan kaçıp gideceklerinin, evleneceklerinin hayallerini kurmaya başlıyor. Adam ise boşanacağını söylese de bu konuda bir adımda atmıyor.
Ailesini arkasında bırakamıyor. Bu sebeple bir çok kez ayrılma noktasına geliyorlar. Ancak ikisi de buna cesaret edemiyorlar.
'' İkisi de bana bakarak gülümsüyordu. İkisi de beni bir şeyler yapmaya çağırıyordu, hatta zorluyordu. Bense hiç bir şey yapmıyordum. Sadece duruyordum, olduğum yere tutunmaya çalışıyordum.''
''İnci bir aşkı, Selin'se bir aileyi, kolay kolay kopamayacağım değerleri korumamın savasını veriyordu sanki.''Bir çok olay, bir çok tartışma yaşadılar. En sonun da ayrılma kararı aldılar. Aylarca görüşmediler. İnci aylar sonra maddi değerlerin peşinde kosan biri olmamasına rağmen öfkesi ona şu sözü söyledi.
''Hayatınıza yeni bir mirasçı geliyor.''Roman hakkında bir fikir edindiğinizi düşünerek konusunu burada bırakıyorum. Romanın 646 sayfa olduğunu düşünürsek emin olun çok küçük bir kısmını anlattım.
Romanda bir kelime vardı ki beni uzun uzun düşündürdü. Adam bir iki konuşmasında kadınlarım diyordu.
''Kadınlarımın telefonlar karşısındaki tavrı aynıydı.''
Kadınlarım kelimesi beni tuhaf bir şekilde rahatsız etti.
Hayata dair bir çok şey vardı aslında romanda. Mükemmel bir kurgusu, anlatımı ve gerçekçiliği.
Karakterlerin kendilerini sorgulayışı, bencillikleri, hesaplaşmaları,hataları, kaygıları, yalanları, umutları, aşkları kusursuz bir şekilde kurgulanmıştı.
Lunapark Kapandı bir çok okuyucu için uzun gelebilir. Her diyalogdan sonra gelen tahlil kısımları çok uzundu. Mario Levi okuyucularına duyguları fazlası ile vermiş diyebilirim. Bu durum beni de bir ara rahatsız etti. Biraz kısaltılsaydı nasıl olurdu diye düşünmedim değil. Açıkçası bana da biraz uzun geldi.
Beyaz Gemi Cengiz Aytmatov kitabı hakkındaki düşüncelerime buradan ulaşabilirsiniz.
26 comments
Etkinlikten geliyorumm blog'unu çok sevdim :)(:
ReplyDeleteTakipteyim bana da beklerimm :)(: http://aycinmutlu.blogspot.com.tr/
Beğenmenize sevindim :) En kısa zaman da ziyaret edeceğim :)
Delete400 sayfadan fazla olan her türlü kitap beni biraz itiyor sanırım, ben böyle hani 300 sayfa olsun ol mis diyenlerdenim sanırım, okuduğum kitaptan soğumak en büyük korkum, o yüzden bu kitabı biraz daha büyünce okurum diye düşünüyorum, konusu tanıdık geldi, nasıl işlediğini merak ettim tabi. Elinize sağlık..
ReplyDeleteÇok haklısınız bende biraz tedirgin başlamıştım bu sebeple :) Ama bir gün okursanız yorumunuzu merak ediyorum :D
DeleteAlıntıları beğendim. Okuma listeme ekledim :)
ReplyDeleteUmarım romanı da beğenirsiniz :)
DeleteMerhaba;
ReplyDeleteHiç okumadım ben de .... Bilemedim şimdi ... Senin güzel anlatımın ve alıntılar sayesinde okumalı mıyım yoksa ... Zaman gösterecek ...
Emeğine sağlık
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun ...
Tüm çocukların ve yüreği çocuk kalanların bayramı mutlu , kutlu olsun ..
Sevgiler
Okursanız umarım beğenirsiniz :) sizinde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nız kutlu olsun :) Çocukluğumda ailemle birlikte her yıl heyecanla kutlardık. Hep hatırası olacak günlerden :)
ReplyDeleteGüzel bir hikayeye benziyor okuma listeme aldim.
ReplyDeleteUmarım beğenirsin :)
DeleteBazı kitap adları çok güzel :)
ReplyDeleteİsimleri ile dikkat çeken kitaplar daha merak uyandırıcı oluyor gibi geliyor :)
DeleteHikaye ilginç bence. Erkek içinde kadınlar içinde zor durum sanki.
ReplyDeleteNedense aklıma Hüsnü Şenlendirici geldi
:) Evet benzer bir durum gibi. Ancak kitapta anlatıcı erkek daha önce bu tarz kitapları genelde hep aldatılan kişi tarafından anlatılırken okumuştum.
DeleteAldatanın duygularını da pek merek etmemiştim. Bu sebeple benim için farklı bir kitap oldu.
içinde entrika aşk geçiyorsa daha severek okuyor insan , belki ilerde filmi bile çekilir belli mi olur :)
ReplyDeleteÇekilse güzel olurdu. Dizi olarak çekilse pek hoşlanacağımı sanmıyyorum ama film iyi olurdu sanırım :)
DeleteLevi'nin bu kitabını okumadım ama sanırım bir sonraki Levi kitabım olabilir:D
ReplyDeleteBenim ise okuduğum ilk kitabı ancak son olmayacak :)
DeleteSeni takipteyim canım bana da beklerim sevgiler
ReplyDeletehttp://guzelvekulturluyum.blogspot.com.tr/
Teşekkür ederim :)
DeleteKitapların uzun olmaları bazen gör korkutabiliyor... :)
ReplyDeleteevet... :)
Ve... blogdan bekleniyorsunuz, bir sorunun yanıtı için! ;)
Geldim bile. Sorunun tam yanıtı oldumu bilmiyorum ama düşüncelerimi yazdım :)
Deletekonu güzelmiş evet yaa ama haklısın çok uzun. en az 200 sayfasını kısaltsın yazar :)
ReplyDeleteEvet biraz uzun bir kitap bir o kadar da duygu yüklü :)
DeleteMario Levi'yi daha önce okumadım ben de, ama duyguları tahlil etmesi ve konusu ilgimi çekti, biraz uzunmuş diyorsunuz ama..:) elinize sağlık bu güzel paylaşımınız için, sevgileR:)
ReplyDeleteUzun bir kitap. Ama yazar seviyor sanırım uzun uzun anlatmayı. Okumayı hak eden kitaplardan :) Teşekkür ederim güzel yorumunuz için :)
Delete