Kardeşimin Hikayesi - Livaneli

Saturday, April 02, 2016

Daha önceki yayınlarımda Zülfü Livaneli kitaplarından birisi olan Konstantiniyye Oteli adlı romanına yer vermiştim. Okuduğum ikinci romanı da Kardeşim Hikayesi oldu. Zülfü Livaneli'nin 2013 yılında Doğan Kitap tarafından 330 sayfa olarak yayınlanmış bu romanı.

Emekli olduktan sonra küçük bir kasabada yaşamaya başlayan emekli mühendis Ahmet Arslanın hikayesini okuyoruz. Sakin, sessiz ve kitaplarla dolu bir evde, insanlardan uzak bir şekilde hayatını devam ettiriyor.

Genç ve çekici bir kadın olan, Ahmetin de tanıdığı Arzunun bir cinayete kurban gitmesi üzerine kasabaya genç, güzel ve bir o kadar inatçı bir kız gazeteci, kasabadaki cinayet üzerine saygınlığını arttıracak bir haber yapmak üzere kasabaya geliyor. Bu konu ile ilgili haber değeri olan bir haber yapıp en kısa zaman da gazeteye geri dönmek zorunda. Bu cinayet sonucu  Ahmet ile tanışan gazeteci. Onun farklı, ilginç bir kişiliğe sahip olduğunu düşünmeye başlıyor. İnsanlara dokunmadığı gibi kendisine dokunulmasına da hiç bir şekilde izin vermeyen, kıskançlık, nefret, korku, intikam, merhamet, gurur gibi duyguları olmayan bir adam. Egolarından tamamen arınmış biri.
Ahmet'in ikiz kardeşi Mehmet ile ilgili hikayeler anlatması üzerine gazeteci merakına yenik düşerek Ahmet ile daha fazla zaman geçirmeye başlıyor.

İkiz kardeşler gençliklerinde Rusya da yaşamaya başlıyorlar. Kardeşi Olga isminde bir kıza aşık oluyor. Bu aşk tahmine edebileceğimiz den çok daha büyük bir aşk. Mehmet tam Olga'ya kavuşacağını düşündüğü bir anda isim benzerliğinden dolayı kendisini hapishane de buluyor. Böyle yıllar geçiyor. Başına türlü felaketler geliyor. Mehmet'in nasıl hapishaneye düştüğü,kimin şikayet ettiği ve Olga'ya ne olduğu gibi cevapları kitabın sonunda öğreniyorsunuz. Bu olayların beni baya şaşırttığını söylemeliyim.

Kitabın sonunda Arzunun katili de ortaya çıkıyor ve katil de hiç tahmin etmediğim biri çıktı. Kitabın finali ise çok daha farklı bir son oluyor. Sonunu tabiki söylemeyeceğim ancak beklemediğim ve beni şaşırtan bir son oldu.

Kitabın anlatımı ise duru ve akıcıydı. Ahmet'in duygularından arınmış bir adam olması ve farklı bir karakteri olması ve Mehmet'in duyduğu aşk bu iki karaktere de hayran olmama sebep oldu. Hikayenin duru bir dille anlatılmasına rağmen, giderek karmaşık bir hal alması da romanı daha heyecanlı kıldı.

Daha önce blogum da yer verdiğim Konstantiniyye Oteli romanında da aynı şeyleri söylemişim ve düşüncem değişmedi. Livaneli kitaplarının  tasarımını çok kaliteli bulmuyorum. Bu kitabında da aynı şeyi düşünüyorum.
Son olarak kitabın kapağındaki resim Belçikalı bir ressam olan Rene Magritte' nın bir tablosu ve tabloların da yüzleri bezlerle örtülü insanlar çizmesinin de bir sebebi var bu konuyla ilgili de bir araştırma yapın derim.

Bunlarda İlginizi Çekebilir

21 comments

  1. Yerli yazarların romanları daha bizden oluyor gibi. Yazar ve okurun aynı kültürel birikimden faydalanmış olmaları bunda etkili sanki.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bende sizin gibi düşünüyorum. Bildiğimiz, gördüğümüz yerde geçen hikayeler aynı şekilde bildiğimiz bir kültür sonuçta. Bende çoğu zaman bizim yazarlarımızın romanları daha yakın görüyorum kendime :)

      Delete
  2. Şu andan itibaren okumak istediğim bir kitap oldu. Elimdeki kitapların bitimine az kala bu kitabı alacağım. Yalnız söylemeden edemeyeceğim o kapak beni ciddi derecede ürkütüyor.

    ReplyDelete
    Replies
    1. :) Umarım beğenirsin kitabı. Kapak açıkçası beni de ürkütüyor ama Belçikalı bir ressam tarafından yapılan tablonun hikayesini okumalısın bide :)

      Delete
  3. İlk çıktığı zamanlar okumuştum, akıcı ve okuduğum sırada sevdiğim bir kitaptı. Ama tekrar okumak istediklerim arasında değil :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Benimde sevdiğim bir kitap oldu. Okumak için geç kalmışım baya :)

      Delete
  4. Merhaba,

    Okuduğum bir Zülfü Livaneli kitabı. Sevmiştim. Bu paylaşımla kitaba duyduğum sevgiyi hatırladım :)

    Renkli günler!

    ReplyDelete
    Replies
    1. Benim de sevdiğim bir kitabı oldu. Heyecanla okudum. Sevgiler :)

      Delete
  5. Merhaba;
    Benim de okuduğum bir kitap ve değişik bir son idi hatırladığım ...
    Konstantiniyye Oteli okumadım henüz...
    Ben de Zülfü Livaneli kitabı yazısı hazırlıyordum , tam üzerine oldu ... Benimkisi eskilerden ...
    Keyifli pazarlar

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sonu beklediğim şekilde olmadı beni de şaşırtan bir son oldu. :)

      Delete
  6. Tabloyu araştıracağım çünkü kapak bana itici geliyordu :D Leyla'nın Evi'ni okuduktan sonra diğer kitaplarına da şans vermeye karar verdim :))

    ReplyDelete
    Replies
    1. Benim de merakla diğer kitaplarını okuyacağım bir yazar :)

      Delete
  7. Çok severek okumuştum ben de bu kitabı. Livanelinin anlatımını çok beğeniyorum zaten . Konusu ilginç şaşkınlık veren bir kitaptı. çok güzel yorumlamışsın

    ReplyDelete
    Replies
    1. Beğenmene sevindim teşekkür ederim :) Ben de çok beğeniyorum. Çok akıcı bir anlatımı var ve sıkılmadan okuyorum :)

      Delete
  8. Merhaba. :) Çok açıklayıcı bir yorum olmuş, elinize sağlık. Ben Zülfü Livaneli'nin kitaplarını okumadım ama bu kitabının övgüsünü duydum. Kapağı bana boğucu gelmişti. :))

    ReplyDelete
    Replies
    1. Kapağı pek beğenen yok ben de ürkütücü bulanlardanım tabloyu yapan ressamın hikayesini okuduktan sonra fikrim değişti açıkcası :)

      Delete
  9. konusu ne ilginçmiş. annem bu yazarın hayranı yaaa. okusam mı acabaa :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bence okumalısın. Ben akıcı anlatımını çok seviyorum :)

      Delete
    2. Anam deeptone da buradaymis. Sevgili kitap günesim bu kitap benim ilk Livaneli kitabimdi ve bende sonunda cok sasirmistim ama kitabi cok sevmistim.

      Delete
    3. Anam deeptone da buradaymis. Sevgili kitap günesim bu kitap benim ilk Livaneli kitabimdi ve bende sonunda cok sasirmistim ama kitabi cok sevmistim.

      Delete
    4. Deep olmadan olur mu. :) Benim de çok severek okuduğum livaneli kitabım. :)

      Delete

Facebook

Subscribe