Konstantiniyye Oteli - Kitap Yorumu

Sunday, September 27, 2015

YAZAR: Zülfü Livaneli

YAYINEVİ: Doğan Kitap

SAYFA SAYISI: 480

BAŞKI YILI:2015

Konstantiniyye oteli çıkacağını duyduğum andan itibaren hevesle beklediğim kitaplardan biriydi. Çıkalı çok olsa da benim bloğuma yeni ekleme fırsatı bulduğum bir roman.
Konusuna geçmeden önce romanın baskı kalitesinden bahsetmek istiyorum. açık söylemek gerekirse yazarımız Livaneli, ilk baskıda 150.bin olunca böylesine kalitesiz bir baskıya niye laik görüldü diye sormadan edemiyorum. kitabın baskısını beyenmesem de böylesine bir kitap için bu durumu görmezden gelerek Livaneliyi büyük bir merakla okudum.
Gelelim kitabın konusuna.
İstanbulun zengin, tanınan simaları eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yapılmış Konstantiniyye oteli açılışında ve erkan yılbaşı kutlamasında bir araya geliyor. İstanbul’un binlerce yıldır yeraltında yatan ölüleri de ortaya çıkınca İstanbul binlerce yıllık gerçekleriyle yüzleşiyor.
Kostantiniyye otelindeki davetliler arasında gazeteciler, televizyon yıldızları, politikacılar, büyük iş adamları, zenginler, belediye başkanları, Amerikan büyükelçisi, Fener Rum Patriği, otel çalışanları, garsonlar, komiler, güvenlik görevlileri herkes orda.

Zehra bu romanın ana karakterini oluşturuyor kitap onunla başlıyor ve onunla bitiyor. Bir çok yan karakterinde olması romana ayrı bir tat katıyor.
Romanda Osmanlı, Bizans ve Günümüz Türkiyesindeki gerçekler çok akıllıca kaleme alınmış ayrıca günümüz olaylarına da çok ince göndermeler yapılmış. Romanda bahsedilen her hikaye bugün bir çok insanın yaşadığı olayları içeriyor. İstanbul da yaşayan hayvanlara da yazarın söz hakkı tanıması da çok güzel.köpeklerin terk edilmiş bir adaya bırakılıp günlerce güneş altında bekletilip öldürülmesi. Ve donanmada bir çok savaşın kazanılmasına yardım eden maymunların tecavüze uğrayıp sonrada öldürülmesi bunlardan sadece ikisi.
Bu romanı okurken farklı boyutlardaki hikayelerle unuttuğunuz ne varsa tekrar hatırlıyorsunuz.
Bahsetmek istediğim diğer bir karakterde Zeynep in sevgilisi emre, benim en  çok beğendiğim karakterlerden birisi. Emre yazar olmak isteyen ve batılı yazarları örnek alan biri. Yazdığı kitabı bir yayın evine gönderiyor. Yayın evi kitabı beğenmiyor ve kitap hakkındaki düşüncesini yazdığı e-postayı yanlışlıkla emre’ ye gönderiyor. emre okuduklarına inanamıyor ve e-postayı gönderen kişiyi araştırmaya başlıyor. Bir okulda öğretmenlik yapan edebiyat öğretmeni olduğunu öğrenmesi üzerine edebiyattan anlamayan biri olduğunu düşünüyor ve intikam palanları kurmaya başlıyor. Edebiyat öğretmenini takip ederken her fırsatta cebinden bir kitap çıkarıp okuduğunu fark ediyor. Zamanla bu kitapların ne olduğuna bakmaya ve aynı kitabı alıp okumaya başlıyor. Zamanla battı edebiyatı yerine türk edebiyatıyla daha önceden niye tanışmadığını sorgulamaya başlıyor. Ve edebiyat öğretmeninin ne demek istediğini anlamaya başlıyor. Bu hikayede bir çok yazar ve kitap ismi geçiyor. Unuttuğumuz bizi, geçmişimizi simgeleyen bu romanları bir kere daha bu şekilde hatırlatıyor bize.

Kitap ile ilgili olumsuz söyleyebileceğim tek şey baskı kalitesi bunun haricinde mutlaka okumanızı tavsiye edebileceğim bir kitap..

Bloguma ve bir önceki kitap yorumum olan Kürk Mantolu Madonna kitap yorumuma buradan uluşabilirsiniz.

Bunlarda İlginizi Çekebilir

2 comments

  1. ne güzelmiş konusu. bu yazarı okumadım hiç ama annem çok seviyooo :)

    ReplyDelete

Facebook

Subscribe