Yakın zaman da okuyacağım haberini verdiğim kitaplardan Serseri Milyoner. Orhan Kemal'in de okuduğum üçüncü kitabı oldu. İlk okuduğum kitabı Evlerden Biri adlı romanıydı. Geçtiğimiz hafta ise Baba Evi adlı kitabını okumuştum.
SERSERİ MİLYONER KONUSU
Nafiz bey, annesi, babası, güzeller güzeli karısı ve küçük kızları Nilüfer'le birlikte yaşamaktadır. Avukat olan Nafiz bey, özellikle karısı ve kızıyla çok ilgili bir adamdır. Tek korkusu ailesini dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruyamamaktır. Bu nedenle kendisi ve ailesini dışarıya karşı tamamen soyutlamış, işi ve evi arasında bir hayat kurmuştur kendisine. İşten kalan tüm zamanını kızıyla geçirmeye başlar. Nilüfer ise babasının korkuları ve kızı için kurduğu hayallerin içerisinde yalnız bir çocukluk geçirir.
Babaannesinin ölümünden sonra dedesi ve Nilüfer iki yakın arkadaş gibi olurlar. Tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar. Bir süre sonra dedesi ölür ve bu durumdan en çok etkilenen Nilüfer olur. Tek arkadaşından da bu şekilde ayrılır.
15 yaşında çok güzel bir genç kız olduğunda, Zerrin adında bir kızla arkadaş olur ve tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar. Zerrin'in amca oğlu Suat eğitimine devam etmek için yanlarına taşınmasıyla Nilüfer'in hayatında da bir çok şey değişmeye başlar. Bir süre sonra birbirlerine aşık olurlar ve gizli gizli görüşmeye başlarlar.
Çocukluğundan bu yana Nilüfer'e aşık olan Serseri Milyoner gözlerinin önünde başlayan bu ilişkiyi bir türlü kabul edemez ve onları ayırmanın bir yolunu bulur. Sonunda Suat İstanbul'a gönderilir. Serseri Milyonerin dayısı Süleyman beyin yanında avukatlık yapan babası ise ailesiyle Süleyman beyin dillere destan köşküne yerleşirler. Bir gün Nafiz bey duruşma çıkışında öldürülür. Annesi babasının ölüm haberine dayanamaz ve akıl hastanesine yatırılır. O günden sonra Nilüfer'in yüzü hiç gülmez. Üstelik zorla Serseri Milyonerle evlendirilmiştir. Suat'ın varlığını ise hiç unutamaz.
Orhan Kemal'in Serseri Milyoner adlı romanını okurken yeşilçam filmlerinin bıraktığı etkiyi hissettim. Sıcacık bir hikaye okudum. Orhan Kemal'in o kendine özgü dili, sade ve akıcı anlatımı bu romanında da vardı. Nasıl bittiğini anlamadığım bir hikaye okudum.
Bir babanın korkularını, geleceğe dair hayallerini, her şeyden çok korumak istediği o ailesinin nasıl dağıldığını, tüm korkularının tek tek nasıl gerçek olduğunu okudum. Birçok lisan öğrenmesini ve iyi bir avukat olmasını istediği kızının, toplumun dayattığı koşullar sonucunda nasıl da paraya sığındığını okudum. Nasıl bittiğini anlamadığım, güzel bir hikaye okumakla birlikte ümitsizliğe de kapılmadım değil.
Orhan Kemal bundan önce okuduğum kitaplarında yoksulluğu, açlığı ve bunun insanlar üzerindeki etkilerini anlatıyordu. Açlıkla, yoksullukla gelen felaketleri, acıları vurguluyordu. Bu kitabında ise tam tersi bir durum var. Kısmen varlıklı bir ailede büyümüş bir kadın Nilüfer, üstelik çok varlıklı bir ailenin tek varisiyle evleniyor. Etrafındaki insanların imrenerek baktığı, tüm genç kızların olmak istediği yerde. Buna rağmen tek bir an dahi mutlu değil. Üstelik mutsuzluğunu saklamıyor da. Kimseler sebebini bilmese de, herkes farkında. Mutsuz olması için öyle çok nedeni var ki. Kaybettiği ailesi, kavuşmak istediği sevgilisi Suat, hiç bir zaman sevemediği kocası.
Bu nedenle belki farklı bir gözle okudum bu kitabını. Yoksullukla, açlıkla gelen mutsuzluk ve parayla, lüksle, güçle gelen mutsuzluk.
Orhan Kemal'in 1957 yılında yazdığı Serseri Milyoner, 192 sayfa ve bendeki baskısı Epsilon yayınlarına aitti. Epsilon yayınlarına ait baskısını sevdiğimi söyleyemem. Yapılan yazım hatalarını fark etmemek mümkün değildi. Mesela o hatalardan biri de arka kapakta yapılmıştı. 👀
Bu kitabı okuduktan ve yazmaya başladıktan sonra kitap hakkında kimler ne demiş, kimler ne yazmış diye merak ettim ve küçük bir araştırma yapmak istedim. (Özellikle diğer blogların ne yazdığını merak ettim aslında.) Her neyse bir çoğumuzun yaptığı bir şey. Ama bu kitap hakkında neredeyse hiç bir şey bulamadım ben. Sonuçta Orhan Kemal'den bahsediyoruz. Böyle sayfa sayfa yayın çıkar karşıma diye bekliyordum.
Benim okurken inanılmaz keyif aldığım, etkisinden uzun süre kurtulamayacağım bir kitaptı oysaki 😊 Sorun bende mi yani şimdi anlamadım.
Ama buradaki kitap blogları bence bu kitabı alır, okur ve yorumlarını da bizle paylaşır diye düşünüyorum.😊 Alamasa dahi bir kütüphanenin önünden geçerken içeri dalıverir ve yinede okurlar. Bende sorun bende mi öğrenmiş olurum. 😉
SERSERİ MİLYONER KONUSU
Nafiz bey, annesi, babası, güzeller güzeli karısı ve küçük kızları Nilüfer'le birlikte yaşamaktadır. Avukat olan Nafiz bey, özellikle karısı ve kızıyla çok ilgili bir adamdır. Tek korkusu ailesini dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruyamamaktır. Bu nedenle kendisi ve ailesini dışarıya karşı tamamen soyutlamış, işi ve evi arasında bir hayat kurmuştur kendisine. İşten kalan tüm zamanını kızıyla geçirmeye başlar. Nilüfer ise babasının korkuları ve kızı için kurduğu hayallerin içerisinde yalnız bir çocukluk geçirir.
Babaannesinin ölümünden sonra dedesi ve Nilüfer iki yakın arkadaş gibi olurlar. Tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar. Bir süre sonra dedesi ölür ve bu durumdan en çok etkilenen Nilüfer olur. Tek arkadaşından da bu şekilde ayrılır.
15 yaşında çok güzel bir genç kız olduğunda, Zerrin adında bir kızla arkadaş olur ve tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar. Zerrin'in amca oğlu Suat eğitimine devam etmek için yanlarına taşınmasıyla Nilüfer'in hayatında da bir çok şey değişmeye başlar. Bir süre sonra birbirlerine aşık olurlar ve gizli gizli görüşmeye başlarlar.
Çocukluğundan bu yana Nilüfer'e aşık olan Serseri Milyoner gözlerinin önünde başlayan bu ilişkiyi bir türlü kabul edemez ve onları ayırmanın bir yolunu bulur. Sonunda Suat İstanbul'a gönderilir. Serseri Milyonerin dayısı Süleyman beyin yanında avukatlık yapan babası ise ailesiyle Süleyman beyin dillere destan köşküne yerleşirler. Bir gün Nafiz bey duruşma çıkışında öldürülür. Annesi babasının ölüm haberine dayanamaz ve akıl hastanesine yatırılır. O günden sonra Nilüfer'in yüzü hiç gülmez. Üstelik zorla Serseri Milyonerle evlendirilmiştir. Suat'ın varlığını ise hiç unutamaz.
''Sevemeyecekti. Ne Ahmet'i, ne de başkasını. Bir gün Ahmet'le adaya giderken vapurda bir an yüreği ağzına geliverdi. Tıpkı tıpkısına Suat'a benzeyen bir delikanlı, tam karşılarına gelip oturmuştu. Onun gibi sarı saçlı, mavi gözlü bir delikanlı. Tıpkı onun gibi, ama o değildi.''BENİM YORUMUM
Orhan Kemal'in Serseri Milyoner adlı romanını okurken yeşilçam filmlerinin bıraktığı etkiyi hissettim. Sıcacık bir hikaye okudum. Orhan Kemal'in o kendine özgü dili, sade ve akıcı anlatımı bu romanında da vardı. Nasıl bittiğini anlamadığım bir hikaye okudum.
Bir babanın korkularını, geleceğe dair hayallerini, her şeyden çok korumak istediği o ailesinin nasıl dağıldığını, tüm korkularının tek tek nasıl gerçek olduğunu okudum. Birçok lisan öğrenmesini ve iyi bir avukat olmasını istediği kızının, toplumun dayattığı koşullar sonucunda nasıl da paraya sığındığını okudum. Nasıl bittiğini anlamadığım, güzel bir hikaye okumakla birlikte ümitsizliğe de kapılmadım değil.
Orhan Kemal bundan önce okuduğum kitaplarında yoksulluğu, açlığı ve bunun insanlar üzerindeki etkilerini anlatıyordu. Açlıkla, yoksullukla gelen felaketleri, acıları vurguluyordu. Bu kitabında ise tam tersi bir durum var. Kısmen varlıklı bir ailede büyümüş bir kadın Nilüfer, üstelik çok varlıklı bir ailenin tek varisiyle evleniyor. Etrafındaki insanların imrenerek baktığı, tüm genç kızların olmak istediği yerde. Buna rağmen tek bir an dahi mutlu değil. Üstelik mutsuzluğunu saklamıyor da. Kimseler sebebini bilmese de, herkes farkında. Mutsuz olması için öyle çok nedeni var ki. Kaybettiği ailesi, kavuşmak istediği sevgilisi Suat, hiç bir zaman sevemediği kocası.
Bu nedenle belki farklı bir gözle okudum bu kitabını. Yoksullukla, açlıkla gelen mutsuzluk ve parayla, lüksle, güçle gelen mutsuzluk.
Orhan Kemal'in 1957 yılında yazdığı Serseri Milyoner, 192 sayfa ve bendeki baskısı Epsilon yayınlarına aitti. Epsilon yayınlarına ait baskısını sevdiğimi söyleyemem. Yapılan yazım hatalarını fark etmemek mümkün değildi. Mesela o hatalardan biri de arka kapakta yapılmıştı. 👀
Bu kitabı okuduktan ve yazmaya başladıktan sonra kitap hakkında kimler ne demiş, kimler ne yazmış diye merak ettim ve küçük bir araştırma yapmak istedim. (Özellikle diğer blogların ne yazdığını merak ettim aslında.) Her neyse bir çoğumuzun yaptığı bir şey. Ama bu kitap hakkında neredeyse hiç bir şey bulamadım ben. Sonuçta Orhan Kemal'den bahsediyoruz. Böyle sayfa sayfa yayın çıkar karşıma diye bekliyordum.
Benim okurken inanılmaz keyif aldığım, etkisinden uzun süre kurtulamayacağım bir kitaptı oysaki 😊 Sorun bende mi yani şimdi anlamadım.
Ama buradaki kitap blogları bence bu kitabı alır, okur ve yorumlarını da bizle paylaşır diye düşünüyorum.😊 Alamasa dahi bir kütüphanenin önünden geçerken içeri dalıverir ve yinede okurlar. Bende sorun bende mi öğrenmiş olurum. 😉