Kırmızı Saçlı Kadın - Orhan Pamuk
Pazartesi, Mart 21, 2016
Orhan Pamuk'un en son çıkardığı kitabı ve bu aralar çok sık gördüğüm kitabı Kırmızı Saçlı Kadın. Kısa bir süre önce YKY tarafından 204 sayfa olarak çıktı. Biliyorum ki Orhan Pamuk'un seveni de çok sevmeyeni de. Onun kitaplarını bitmek bilmeyen sıkıcı, yorucu olarak tanımlayan bir kesim var. Orhan Pamuk kitapları bir iki saat de okuyup bitirebileceğiniz kitaplar değil evet. Yorucu bir tarafı olduğunu da kabul ediyorum ama sıkıcı olduğu konusun da aynı fikir de değilim. Yorucu bulmamın sebebi ise kitapların da fazlasıyla düşündürüyor olması bana göre. Bu kitabı ise gayet akıcıydı. Bana göre tabi.
Konusuna geçmeden önde kitap kapağından bahsedersek kitabın kapağındaki resim Dante Gabriel Rasetti'nin Regina Gordium adlı yapıtı. Aynı zaman da kitaptaki kahramlardan birisi olan Kırmızı Saçlı Kadın yani Gülcihan da kendisini bu resimdeki kadına benzetiyor. Bu resmin kitapla böyle bir alakası var işte.
Arka kapağında ise Batı ve Doğu'nun iki temel efsanesi olan Sophokles'in Kral Oidipu'u ile Firdevsi'nin Rüstem ve Sührab'ını resmeden iki resim yer alıyor. Kitapta da bu iki efsaneyi karşılaştırdığı gibi aynı zaman da okurlarıyla uzun uzun tartışıyor yazar.
İlk aşk deneyimi bütün bir hayatı belirler mi? Yoksa kaderimizi çizen yalnızca tarihin ve efsanelerin gücü müdür?
Kitap üç bölümden oluşuyor.
Birinci bölüm liseli bir genç olan Cem'in ailesinden bahsederek başlıyor. Cem'in babası Akın Çelik bir eczacı ancak eczacılıkla uğraşırken aynı zaman da örgütsel faaliyetler dede bulunmakta 12'Eylül dönemi kitapta Cem'in babası üzerinden yazılmış denilebilir. O yıllarda bir çok kişi yurt dışına kaçmıştır. Kaçamayanlar ise yakalanmış işkenceler görmüştür. Babası bir dönem bu işkencelere maruz kalmıştır. Bir süre sonra babası kaybolur, Annesi olayları bilse de Cem'le hiç konuşmazlar bu konuyu. Eczane de kapanmıştır. Babasından da bir destek görmüyorlardır. Cem de çalışmaya karar verir ve bir kuyucu ustası olan Kuyucu Mahmut Usta'nın çıraklığını yapmaya başlar. Bu şekilde para kazanacak ve üniversiteye giriş sınavına hazırlanabilecektir. Mahmut Ustayla birlikte İstanbul'un yakınlarındaki Öngeren de bir arazi de çalışmaya başlarlar. Eğer suyu bulabilirlerse ödüllendirileceklerdir aynı zaman da. Cem de bunun hayali ile bir iki hafta dayanabileceğini düşünüyordu. Ama işler istedikleri gibi gitmedi. Kazdıkları kuyu rahat on katlı bir bina boyuna ulaşmıştı ama su yoktu ancak Mahmut Usta pes etmeden devam ediyordu.
Cem babasında hiç görmediği ilgi ve şevkati Kuyucu Mahmut Usta'da buluyordu. Hikayeler anlatıyor ve onunla zaman geçiriyordu.
O bulunamayan su, o bölgede bir çadır tiyatrosun da oyuncu olan Kırmızı Saçlı Kadınla tanışmasına neden oldu. Ve bu tanışma kaderini, hayatının geri kalanını baştan sona değiştirecekti. Gülcihan Cem'in neredeyse annesi yaşındaydı ve evliydi buna rağmen Cem ile bir gece beraber olmuşlardı. Bu Cem'in onu son görüşü olacaktı. Üstelik babası yerine koyduğu Mahmut ustayı da yaptığı hata sonunda son görüşü olacak ve bunun vicdan azabıyla bir ömür geçirecekti.
İkinci bölümde ise Cem'in Üniversite de Jeoloji Mühendisliği okumasından aynı dönem de tanıştığı Ayşe ile evliliklerinden, çocuğunun olmamasından, İşteki başarısından, kurduğu şirket olan Sührab'ın her geçen gün büyümesinden, eşi ile birlikte yaptıkları seyahatlerden ve Kırmızı Saçlı Kadından bir çocuğu olduğunun öğrendiği dönemi kapsıyor. Bu dönemde babalar ve oğullar arasındaki ilişkileri sürekli araştırıyor ve onda bir takıntıya dönüşüyor.
Üçüncü bölümde Kırmızı Saçlı Kadının azından aktarılıyor hikaye . Bu kısımda ağır bir dil kullanılıyor. Yazar okuyucunun kafasın da hiç bir soru işareti kalmasını istememiş olmalı.
Birinci bölüm kısa bir zaman diliminde geçerken, ikinci bölümde neredeyse bir ömür, hızlı bir şekilde anlatılmış. Üçüncü bölüm ise tamamen Kırmızı Saçlı Kadın'ın bakış açısıyla anlatılıyor.
1980'lerden günümüze kadar İstanbul çevresindeki araziler, dikilen gökdelenler, her geçen gün büyüyen İstanbul ustalıkla anlatılıyor.
Eski hikayeleri, unutulmuş meslekleri konu alarak romanlar yazmayı sevdiğini biliyoruz artık Orhan Pamuk'un. Bir kuyu ustasının çırağı ile kazdığı kuyudan böylesine bir hikayenin çıkmasını Orhan Pamuk gibi bir yazar yazabilirdi ancak.
Daha önce blogum da Kafamda Bir Tuhaflık adlı kitabına da yer vermiştim. Buradan ulaşabilirsiniz.
Konusuna geçmeden önde kitap kapağından bahsedersek kitabın kapağındaki resim Dante Gabriel Rasetti'nin Regina Gordium adlı yapıtı. Aynı zaman da kitaptaki kahramlardan birisi olan Kırmızı Saçlı Kadın yani Gülcihan da kendisini bu resimdeki kadına benzetiyor. Bu resmin kitapla böyle bir alakası var işte.
Arka kapağında ise Batı ve Doğu'nun iki temel efsanesi olan Sophokles'in Kral Oidipu'u ile Firdevsi'nin Rüstem ve Sührab'ını resmeden iki resim yer alıyor. Kitapta da bu iki efsaneyi karşılaştırdığı gibi aynı zaman da okurlarıyla uzun uzun tartışıyor yazar.
İlk aşk deneyimi bütün bir hayatı belirler mi? Yoksa kaderimizi çizen yalnızca tarihin ve efsanelerin gücü müdür?
Kitap üç bölümden oluşuyor.
Birinci bölüm liseli bir genç olan Cem'in ailesinden bahsederek başlıyor. Cem'in babası Akın Çelik bir eczacı ancak eczacılıkla uğraşırken aynı zaman da örgütsel faaliyetler dede bulunmakta 12'Eylül dönemi kitapta Cem'in babası üzerinden yazılmış denilebilir. O yıllarda bir çok kişi yurt dışına kaçmıştır. Kaçamayanlar ise yakalanmış işkenceler görmüştür. Babası bir dönem bu işkencelere maruz kalmıştır. Bir süre sonra babası kaybolur, Annesi olayları bilse de Cem'le hiç konuşmazlar bu konuyu. Eczane de kapanmıştır. Babasından da bir destek görmüyorlardır. Cem de çalışmaya karar verir ve bir kuyucu ustası olan Kuyucu Mahmut Usta'nın çıraklığını yapmaya başlar. Bu şekilde para kazanacak ve üniversiteye giriş sınavına hazırlanabilecektir. Mahmut Ustayla birlikte İstanbul'un yakınlarındaki Öngeren de bir arazi de çalışmaya başlarlar. Eğer suyu bulabilirlerse ödüllendirileceklerdir aynı zaman da. Cem de bunun hayali ile bir iki hafta dayanabileceğini düşünüyordu. Ama işler istedikleri gibi gitmedi. Kazdıkları kuyu rahat on katlı bir bina boyuna ulaşmıştı ama su yoktu ancak Mahmut Usta pes etmeden devam ediyordu.
Cem babasında hiç görmediği ilgi ve şevkati Kuyucu Mahmut Usta'da buluyordu. Hikayeler anlatıyor ve onunla zaman geçiriyordu.
O bulunamayan su, o bölgede bir çadır tiyatrosun da oyuncu olan Kırmızı Saçlı Kadınla tanışmasına neden oldu. Ve bu tanışma kaderini, hayatının geri kalanını baştan sona değiştirecekti. Gülcihan Cem'in neredeyse annesi yaşındaydı ve evliydi buna rağmen Cem ile bir gece beraber olmuşlardı. Bu Cem'in onu son görüşü olacaktı. Üstelik babası yerine koyduğu Mahmut ustayı da yaptığı hata sonunda son görüşü olacak ve bunun vicdan azabıyla bir ömür geçirecekti.
İkinci bölümde ise Cem'in Üniversite de Jeoloji Mühendisliği okumasından aynı dönem de tanıştığı Ayşe ile evliliklerinden, çocuğunun olmamasından, İşteki başarısından, kurduğu şirket olan Sührab'ın her geçen gün büyümesinden, eşi ile birlikte yaptıkları seyahatlerden ve Kırmızı Saçlı Kadından bir çocuğu olduğunun öğrendiği dönemi kapsıyor. Bu dönemde babalar ve oğullar arasındaki ilişkileri sürekli araştırıyor ve onda bir takıntıya dönüşüyor.
Üçüncü bölümde Kırmızı Saçlı Kadının azından aktarılıyor hikaye . Bu kısımda ağır bir dil kullanılıyor. Yazar okuyucunun kafasın da hiç bir soru işareti kalmasını istememiş olmalı.
Birinci bölüm kısa bir zaman diliminde geçerken, ikinci bölümde neredeyse bir ömür, hızlı bir şekilde anlatılmış. Üçüncü bölüm ise tamamen Kırmızı Saçlı Kadın'ın bakış açısıyla anlatılıyor.
1980'lerden günümüze kadar İstanbul çevresindeki araziler, dikilen gökdelenler, her geçen gün büyüyen İstanbul ustalıkla anlatılıyor.
Eski hikayeleri, unutulmuş meslekleri konu alarak romanlar yazmayı sevdiğini biliyoruz artık Orhan Pamuk'un. Bir kuyu ustasının çırağı ile kazdığı kuyudan böylesine bir hikayenin çıkmasını Orhan Pamuk gibi bir yazar yazabilirdi ancak.
Daha önce blogum da Kafamda Bir Tuhaflık adlı kitabına da yer vermiştim. Buradan ulaşabilirsiniz.
28 yorum
Sırada elimde bekleyen kitaplardan ... Cevdet Bey ve Oğulları kitabıyla Orhan Pamuk ile tanışıp ; ilk kez bir kitabı bırakma isteği uyanmıştı içimde ... Kendime yediremeyip zorla okumuştum . Ve bir daha kimse bana okutturamadı ... Ta ki doğumgünü hediyem Kırmızı Saçlı Kadın olana dek ... Var bir hikmet dedim ve okuyacağım ..
YanıtlaSilKorkuyordum açıkçası ; ama anlatımınıza bakılırsa o kadar zor olmayacak gibi ...
Teşekkürler ve emeğinize sağlık
Umarım çok zor olmaz :) Zor bir yazar Orhan Pamuk sanırım. :) Yorumunuz için ben teşekkür ederim.
SilBenim adım Kırmızı kitabını okumuştum ve akıcı değildi. Ama kitap bitince iyiki okumuşum demiştim. Eminim bu da öyledir
YanıtlaSilEvet öyle söylemek istediğimi siz en kısa şekliyle söylemişsiniz. Yorum için teşekkür ederim :)
SilKitabı görmüştüm.En kısa zamanda da almayı düşünüyorum.Konusunu bilmiyodum ama senin anlattığın kadarıyla benim için ilgi çekici.Daha önce yazarın kitabını hiç okumadım.Kitab yorumunu çok güzel yazmışsın hem bölüm bölüm açıklamak daha iyi olmuş.Ellerine sağlık.. :)
YanıtlaSilBeğenmene sevindim :) Umarım beğenirsiniz :) Yorum için teşekkürler.
SilYazarı henüz okumadım ama duyduğuma göre eski kitapları daha zorlayıcı kitaplarmış :)) Bu kitabının da adı ilgimi çekiyor :))
YanıtlaSilEvet kesinlikle öyle ancak ben bu kitabını hiç zorlanmadan okudum :)
SilOrhan Pamuk beni bir türlü kendisine çekemeyen yazarlardan biri. Sanırım seçtiği konular hoşuma gitmediğinden. Son kitabı da aynı etkisizliği yarattı bende. Ama kitabın sana zevk vermesine sevindim :)
YanıtlaSilBen şu ana kadar 2 yazar için okunması zor diye duymuştum. Biri bizim Pamuk, diğeri de Gabriel Garcia Marquez. İkisi de akıcılık anlamında pek iyi değiller diye duydum. Şu an ilk kez Gabriel'in bir kitabını okuyorum fakat bana güzel geldi yazdıkları. Akıcılık da iyi bence.
Yayınımın başında da söylemiştim Orhan Pamuk seven de çok sevmeyen de. Bence ayrıntıya önem veren bir yazar. Kitaplarını çok ayrıntılı yazıyor. Ve hikayelerinde düşündürmeyi seviyor olması. Kısa bir süre de okuyup bitirilecek kitaplar değil onun kitapları. Ama bana okuduktan sonra iyiki okumuşum dedirttiriyor. Sizin düşüncenize de saygı duyuyorum tabi :) sevgiler.
SilMerhaba,
YanıtlaSilOrhan Pamuk'un daha önce "Ben Bir Ağacım" derlemesini okumuştum. Bu kitaptaki bazı yazıların tekrar gözden geçirildiğini ve "hafifletildiğini" biliyorum. "Kırmızı Saçlı Kadın", Orhan Pamuk'un bitirebildiğim ikinci kitabı. Esere başta "Orhan Pamuk'un uzun cümleleri" ön yargısıyla mesafeli kalmıştım ama pek çok kez kitabı görmem nedeniyle edindim ve okudum. Ben de kitabın akıcı olduğunu düşünenlerdenim. Hatta kitabı sevdiğimi de söyleyebilirim.
Renkli günler.
Hemen hemen aynı fikirdeyiz öyleyse. :) Ben kitabın elden geçirildiğini ve hafifletildiğini bilmiyordum açıkçası :) Diğer kitaplarından ise daha akıcıydı kesinlikle:)
Silya sen valla çok güzel kitap özeti yazıyon. ne güzel olmuş sen anlatınca konusu ve çok da ilginçmiş. ben de pamuk okumaktan çok sıkılan ekiptenim ve hiç anlamıyom bu yazarın dilini. bak bunu çok hoş lanse ettin sen bize. olabilir. inceymiş de çok acıtmaz yani okurum bir ara :)
YanıtlaSilOku deep kısa zaten beyenirsin bence. :) Ayrıca kitap zaten hafifletilmiş. Yani Orhan Pamuk'dan okuyabileceğin en hafif kitap bu :D bu arada beğenmene çok sevindim.
SilOrhan Pamuk'un edebiyatını çok beğeniyorum. Bir çok kitabını okudum. Kırmızı saçlı kadın en son kitap alışverişimde aldığım ve okumayı merakla beklediklerimden.
YanıtlaSilBu arada blog keşif etkinliğinden buldum sizi.
Kahve yanı kitap ve kahve yanı makyaj olmak üzere iki bloga sahibim. Dilediğiniz bir tanesine ya da en güzeli, her ikisine de beklerim :))
Sevgiler...
Ziyaret edicem en kısa zaman da. Yorum için teşekkür ederim :)
SilHiçbir siyasi nedeni falan yok ama benim okuyup da anlayamadığım 2 yazar var. Biri Selim İleri, diğeri de Orhan Pamuk'tu. Ta ki "Kafamda Bir Tuhaflk" ı okuyana kadar.Bu direnci kırmak uğruna kiatbı aldım ve de çok severek okudum. Açıkcası bu son romanında da ikilemde kaldım alayım mı, almayayım mı diye. Sizin yorumunuzdan sonra okuyacağım galiba. Teşekkürler bu tanıtıcı paylaşım için.
YanıtlaSilHiçbir siyasi nedeni falan yok ama benim okuyup da anlayamadığım 2 yazar var. Biri Selim İleri, diğeri de Orhan Pamuk'tu. Ta ki "Kafamda Bir Tuhaflk" ı okuyana kadar.Bu direnci kırmak uğruna kiatbı aldım ve de çok severek okudum. Açıkcası bu son romanında da ikilemde kaldım alayım mı, almayayım mı diye. Sizin yorumunuzdan sonra okuyacağım galiba. Teşekkürler bu tanıtıcı paylaşım için.
YanıtlaSilYorumunuz için ben teşekkür ederim. :) Umarım okursanız beğenirsiniz. Ben bu kitabı sevdim sevgiler :)
SilSiz de okumuşsunuz:) Kitabın tadı hala zihnimde diyebilirim, çok hoş bir kitaptı gerçekten, umarım bir sonraki Orhan Pamuk romanı için çok beklemeyiz, keyifli okumalar:)
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkür ederim. :) Ben de çok beğendim ve bir sonraki kitabı da kısa zaman da çıkar umarım. sevgiler :)
SilOrhan Pamuk kesinlikle okumam ama emeğinize sağlık emeğiniz için her kelimesini okudum yazınızın
YanıtlaSilTeşekkür ederim. ☺ yorumun için de
SilKitapla bağdaştırdığım kendimle ilgili noktalar vardı. Düşündüren ve güzel bir kitaptı. Orhan Pamuk'un dilini seviyorum:D
YanıtlaSilBu kitabıda çok sevmiştim
Bende orhan pamuk kitaplarını sevenlerdenim :) Bu kitabı ise çok daha fazla sevdim :)
SilEleştirilerden olsa gerek Orhan pamuk okumayalardanım.Ama Orhan Pamuğun kara kitap isimli kitabını çok merak ediyorum. Okuduysanız onu da paylaşır mısınız bizimle? En kısa zamana okumayı düşünüyorum
YanıtlaSilOkumadım ama o zaman bundan sonra okuyacağım Orhan Pamuk kitabı o olsun :)
SilÇok teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın
YanıtlaSilhttps://islamguzelahlaktir.blogspot.com/